Bozulan Fenerin Biraz Hüzünlü Hikâyesi Ya Da Aşk Tutması
Olcay Mağden Ünal’ın yazdığı Ceylan Aran’ın resimlediği ve Çınar Yayınları tarafından yayımlanan Bozulan Fenerin Biraz Hüzünlü Hikâyesi ya da Aşk Tutması, uzun isminin hakkını veren, oyun arkadaşlarına selam gönderirken çocukluğun hem ciddiyetini hem samimiyetini aynı dilde buluşturan kahverengi gözlerle dolu bir kitap. Dünya üzerinde kaç milyar kişide olduğu önemli değil
Balina Süleyman’ın Dokuz Yüz Otuz Birinci Dünya Turu
2019’un nisan ayında Belgin’den bir mektup aldım. Mektubun içerisinden de iki kitap çıktı. (Belki de tam tersiydi deyip en başta kafanızı karıştırayım.) İkisinin de baskısı yok ve ağzımı şaşkınlıktan ne kadar kocaman açmışsam geri kapatırken yorulmuştum. Kitaplardan biri -şu hayatta en en en sevdiğim ve güldüğüm seriden- Yamuk Okuldu. Onun
Aheste Gariplikler Adası
Günün birinde adaya düşecek olursam -ki umarım bu olmaz- Gariplikler Adası‘na düşmek istiyorum. Teknem aheste aheste yanaşabilir sahile, alabora olmaya veya kıyıya vurmaya gerek yok. Ama bir dakika ben Denizci değilim ki! Yani içinde deniz geçen bir işim var ama bu denizci olmak anlamına gelmiyor. Hele ki adım Denizci hiç
Kurgu Dışı Çocuk Kitapları
Her çocuk roman, hikâye gibi türlerde kitap okumayı sevmeyebilir. Veya tam tersi bir çocuğun bambaşka konulara, dünyalara ilgisi olabilir. Tam bu noktada “kurgu dışı çocuk kitapları” kategorisinde toparlamaya çalıştığım kitapların önemli olduğunu düşünüyorum. Aralarında biyografi, gezi, günlük, etkinlik, anlatı, bilmece türünde tarih, coğrafya, mutfak, yemek tarifleri, felsefe gibi konu başlıklarında
Kalamar Pansiyon
Yaz hikayelerini okumayı çok seviyorum, içinde deniz geçiyor. Yaz hikayelerini kışın okumayı pek sevmiyorum, denize olan özlemim tavan yapıyor 🙂 Hanzade Servi’nin Kalamar Pansiyonu’na da ilk bölümü seversem devam ederim diye başladım,bir de baktım kitabın sonuna gelmişim. Tam bitirecekken uyuyakaldım ve gece boyu rüyamda pansiyondakilerle sohbet ediyor ve denize giriyordum.
Denizi Düşleyen Prenses
Bir çocuk kitabından bahsetmeyecek olsaydım sanırım başlıktaki “prenses” ben olurdum; denizi düşlediğim için.. Ankara’nın sevmediğim birçok özelliğinin yanında denize en az 4-5 saat uzaklıkta olması da sayılabilir. O yüzden, sıklıkla ben de denizi düşlerim. O yüzden de Wave’i çok severim. Denizi Düşleyen Prenses’in içerisindeki dağ/deniz karşılaştırması/tercihi de çok güzeldi. “Dağlardaki
Wave / Dalga / Suzy Lee
Bir kitabı anlatmak isteseydim sanırım şöyle demem gerekirdi: “Suzi o gün evde çok sıkılmıştı; annesiyle oyunlar oynamış, tavşanıyla çay partisi vermiş-kurabiyeleri fincana yarım batırarak yemişler- kitaplıktaki kitaplarını renk sırasına göre dizdikten hemen sonra aynı renkler asla yan yana gelmeyecek şekilde bir daha düzenlemişti. Ancak ne yapsın deniz ve güneş durmadan