Söyleşi: Züleyha Ersingün / Hayal Peşinde

Çocukken sınıfta dalar giderdim, öğretmen bir şeyler sormuş olurdu ama ben duymazdım, kim bilir hangi dünyalarda olurdum. Züleyha ile tanıştıktan sonra “keşke benim ilk okul öğretmenim olsaymış” demiştim, “Hayal Peşinde”yi okuyunca neden böyle hissettiğimi daha net anladım: “Çocukça konuşabilen bir öğretmen bulmak kolay değil çünkü” 🙂
***
Sevgili Züleyha,
Seninle tanıştığımızdan beri merak ediyorum kütüphaneni. O yüzden de oradan başlamak istiyorum sorulara. Kütüphanenin en değerli kitapları çocukken okuduğun kitaplar mı? En sevdiklerin, seni besleyenler ve “Hayal Peşinde”nin kaynağı olan kitaplar hangileri?

Esra’cığım Merhaba,
Benim kitaplarla ilişkim son yıllarda değişti. Eskiden kitabı bir şekilde okumak (Birinden alarak ya da kütüphaneden edinerek) yeterliyken, son yıllarda mutlaka kitap benim olsun istiyorum.(Yaşlanıyorum galiba) Bu nedenle çocukken okuyup sevdiğim pek çok kitabı farklı yayınevlerinden baskılarıyla kütüphanemde bulunduruyorum. Küçükken günümüz çocuklarının kitap bolluğuna sahip değildik kuşkusuz. Yine de o yıllara göre bol kitaplı bir evde büyüdüm diyebilirim. Babam arşivciydi, kitapları dergileri saklar biriktirirdi. Sonraları bu rolü ben üstlendim evde. Tam bir Jules Verne delisiydim, fantastik aşkım o günlerden kalmadır. Ayrıca Alice Harikalar diyarında( Özellikle Deli Şapkacı karakteri), Tom Sawyer, Oliver Twist, Pal Sokağı Çocukları,Pinokyo, Küçük Kara Balık, Küçük Kadınlar, Şimdiki Çocuklar Harika ilk aşklarım arasındadır. Bu kitaplar hep kütüphanemin baş köşesinde oldu. Zamanla eklenen kıymetlilerim ise ayrım yapmadan Michael Ende,Astrid Lindgren, Christine Nöstlinger, Roald Dahl, Rodari ve Sevim Ak ve Behiç Ak kitapları. Süleyman Bulut’u yazmasam olmaz. Bu yıl onlara David Almond da eklendi. Bir de en en çok sevdiğim Islık Çalabilir misin Johanna var. (Kesin unuttum bazılarını 🙂 )
Gördüğün gibi pek ayrım yapamıyorum ama hepsi beni çok etkileyen tekrar tekrar okuduğum kitaplar. Calvino ve Ursula Le Guin ise tüm zamanlarımın yazarları.
Sadece Hayal Peşinde’nin değil muhtemelen yazdığım ve yazacağım pek çok kitabın ilhamı onlar.

“Hayal Peşinde”nin ortaya çıkışı nasıl oldu, olay örgüsü ve karakterler zihninde bir anda mı canlandı yoksa her biri yıllardır seninle miydi 🙂
Doğrusu sürpriz bir ziyaretçiydi Hayal Peşinde. Başka bir hikaye üzerinde çalışırken, sırf çocukları eğlendirip şaşırtmak için yazdığım bir mini hikayeyle başladı. Artık meşhur olan 4-F’lilerle yaptığımız zıpır ve matrak bir çalışmayla. Doğal afetler konusunu işleyen tüm normal öğretmenler gibi depremi, seli anlatmak yerine kitapta bahsedilen afeti yazdım ve arkası geldi işte.

İlk okuyucuların kimler oldu, Civan ne tepki verdi, 4-f’liler sevdi mi “Hayal Peşinde”yi?
İlk okuyucularım eşim ve Civan 🙂 Bunun dışında görüşlerine başvurduğum sadık okuyucularım var. Can dostlar… Civan ciddi bir okur o anlamda şanslıyım. Böylece minik bir kitapkurdu ile ilk test sürüşünü gerçekleştirme fırsatı buluyorum. Katkıları ve kritik eleştirileri oluyor. 4-F’liler sevdi kitabı. Çok keyifli bir buluşma yaşadık fuarda, onlara da büyük sürpriz oldu.

Kitapta yer alan “babaanne”yi ben çok sevdim. Anneannem, babaannem ve dedelerimi tanıma şansım olmadı benim, o yüzden de kitaplarda yer alan anneanne ve babaannelere daha da çok kanım kaynıyor. Senin var mıydı sana hikayeler anlatan büyüklerin?
Hayattaki en büyük şansım, dedemdir. Annem ve babam çalıştığı için altı yaşıma kadar anneannem ve dedemle yaşadım ben. Dedem, bir çocuğun hayatta başına gelecek en güzel şeydi. Nasıl özlüyorum…
Doğanın, ağacın, kuşun, böceğin dilinden anlayan yerel bir filozoftu o. Karakterimin, hikayelere ve doğaya duyduğum aşkın kaynağıdır. Onun da gönüllülerden biri olduğunu düşünüyorum 🙂

Hayal ve Maja’nın başucunda görüp sevindikleri yazar için tahminde bulunmak istiyorum: Roald Dahl mı yoksa 🙂 Bu sorunun cevabını kitapta bulamamak beni gülümsetti. “Yazar” sanki bu kısmı bizim doldurmamızı istiyor gibiydi, ne dersin?
Kesinlikle…
Tutkuları olan insanları seviyorum. Hayatına bir kitap, bir yazar katanları biraz daha çok 🙂 Ben okuduklarının, izlediklerinin içine kendini koymayı, kendini o hikayenin baş kahramanı olarak hayal etmeyi seven bir çocuktum. Benim gibiler için boş bıraktım orayı.

Uluslar arası bir dil ile yazmışsın kitabını aslında, “çocukça”… Böyle bir dilin gerçekten olduğuna inanıyor musun?
Bu ifade çok mutlu etti beni. O dile inanıyorum. Bu inanç benim hayata, geleceğe ve güzel günlere inancımın da kaynağı. Hepimizi o dil kurtaracak.

blank

Öğretmen olmanın en büyük avantajı çocuk dünyasından, çocukların hayallerinden kopmamak ve tabii ‘çocukça’ konuşabilmek midir acaba?
Doğrusu büyük avantaj. Büyüdükçe baş gösteren unutma ve sıkıcılaşma hastalığına karşı panzehir taşıyorsunuz yanınızda sanki. Zamanın ruhunu yakalamak fırsatı aynı zamanda.

Kitaplardaki bilgelerin erkek olmasına fazlasıyla alışmıştık 🙂 Bilgirus’un kadın olmasına hem şaşırdım hem de sevindim. Bu, özel bir tercih miydi senin için?
“Offf ne güzel bir soru” diye karşıladım bu soruyu. Bunu ifade etme fırsatına kavuşmaktan ayrıca mutlu oldum. Özellikle istedim kadın olmasını. Cinsiyetçilik, çocuk kitaplarında dahi, rahatsız olduğum bir konu. Bilginler güçlüler hep erkek, mağdurlar ve kurbanlarsa kadın.

Kitabın içerisinde mini bir İstanbul turu, güzel kitap önerileri hatta tatlı bir melodi tınısı var. Tüm bu detaylarla hikayeyi çok güzel işlemişsin ve zenginleştirmişsin. Bu kadar detay aklına nereden geldi?
Ne güzel ifadeler bunlar 🙂 Ben hikaye delisiyim. Ve hikayeler de genelde detaylarda gizli diye düşünürüm. Bir filmin kimsenin çok aklında kalmayan sahnesini hatırlamak, bir olayda herkesin unuttuğu ayrıntıyı hafızama kazımak, bir albümde kimsenin favorisi olmayan şarkıyı sevmek gibi bir huyum var. Belki onlarla ilgilidir.

Sevinince sen de yerinde duramayıp Hayal gibi dans eder misin? (Bunu ben sık sık yapıyorum ve evdekiler de bana eşlik ediyor 🙂 Bu dansa kitapta rastlamak da çok hoşuma gitti)
Ahh işte benim hikayem. Her şeyi şarkıya dönüştürebilirim. Civan’la günlük olayları veya gördüğümüz şeyleri besteleriz. Buna 30 yıllık halk dansları kariyerimi de eklersem, sürekli şarkı söyleyip dans eden biriyim diyebilirim:)

blank

“ ‘Teknoloji kötü değil’ dedi Molly. ‘Ona teslim olmak kötü. İnsan beyni ve yaratıcılığının ürünü olan bir şeye benim yerime düşün, hisset ve karar ver demek kötü.” Hepimizin yaşadığı durum bu sanırım. Çocuklara laf ediyoruz ellerinden tablet, telefon düşmüyor diye ama teknlojiye ve sosyal medyaya bağımlı yaşayan bizleriz sanki. Kitapta bu konuya çok güzel ve yerinde bir çözüm getirmişsin. Bu çözümü gerçekleştirebiliriz miyiz yeterince istersek, ne dersin?
Sorma, kanayan bir yara bu. Her 4-5 yılda bir yeni jenerasyonla tekrar tanışıyorum. Bu yıl ikinci sınıfları okutuyorum. Dikkat sürelerinin kısalığı ve odaklanma problemi inanılmaz maalesef. Düşününce, tablet ve diğer teknolojik araçlarla doğarken tanışmış bir kuşak bu. Yetişkin alışkanlıkları ve değerleri ile kuşatılarak büyüyorlar. Bağımsız karar verip tercih yapma haklarını ellerinden alıyoruz. Onlara ait, doğal ve bizim müdahalemizden yargılamamızdan uzak bir ortam sağlayabilsek yeter. Gerisini onlar halleder aslında.

Hikayenin devamı gelecek mi, Hayal ve Maja yeniden bir araya gelip yeni maceralara atılacaklar mı?
Civan hep bu hikayenin devamını istedi. FOM ekibi ile tanıştığımız anda onların da ilk söylediği bu oldu. Bunun üzerine düşündüm ben de. Aklımda bir şeyler var diyelim. Neden olmasın 🙂

Yazma rutinini de soracağım ama asıl ben okuma rutinini merak ediyorum. Her gün belirli saatlerde okuma, notlar alma şansın oluyor mu? Sosyal medyada gördüğüm kadarıyla oldukça donanımlı bir masan var ve ben o masanı yoo hayır, kıskanmıyorum 🙂
Tıpkı benim seninkini kıskanmadığım gibi:)
Her gün belli saatlerde okurum ve notlar alırım. Hayatımı buna göre planlıyor ve olağanüstü bir durum olmadığı sürece rutini bozmuyorum. Aynı anda bir kaç kitap okurum. Masamda ayrı, çantamda ayrı başucumda ayrı kitap olur genelde. Yayın takip etmeye de çalışıyorum.
Yazma ise rutine bağladığım bir şey değil. Küçük notlar alır, pasajlar, hikaye parçaları, tasvirler ve kahramanlar yazarım bazen. Onlar, planlamadığım bir hazırlık gibidir. Detaylar buradan çıkar genelde.

Son sorum tabii ki “Hayal Peşinde” kitabından. Bu kitabı okuyan tüm yetişkinler bu soruyu kendilerine soracaktır. Ben de sana sormak istiyorum: “Çocuk Ülkesi”ne gittin mi hiç?
Hepimiz gitmedik mi?
Ben ülkemi unutmamaya çalışıyorum ve sembolümü kaybetmemeye. İlk fidanımı sulamaktan ve yeni fidanları çoğaltmaktan asla vazgeçmeyeceğim 🙂

Katıldığın için çok teşekkür ederim, arkadaşlığın ve sohbetlerimiz beni çok mutlu ediyor.
Ben de çok teşekkür ederim. Nasıl güzel sorulardı. Doğru soruları doğru cevaplardan daha çok önemserim ben. Seninle paylaştığım her şey çok değerli. İyi ki varsın 🙂

***

Bu kitabı size eski bir dostunuzun/ çok sevdiğiniz ilk okul öğretmeninizin yazdığını düşünün ve 1 hayaliniz olmasının ne kadar önemli olduğunu hatırlayarak, hep o hayallerin peşinden gidin, fidanınıza sıkıca sarılın.
Çocuk Ülkesi’nden ayrılmayı hiç istemeyeceksiniz…

blank

“Bir çiçeğin hikayesi bir ülkeyi kurtarmaya yeter mi?
Eğer bu hikaye sizi anavatanınıza,çocukluğunuza,götürüyorsa neden olmasın…
Yeter ki siz çocukluğunuzun masal bahçesini bulmak isteyin”

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<