Kofi Veya Bağışlama Sanatı
Okuduğum her kitabı buraya yazma imkanım olmuyor ama her kitabın buraya yazılma hikayesi oluyor. Kofi ile Bir Dolap Kitap sayesinde tanışmıştım, sene 2013 aylardan da nisandı. Radyo programlarını dinleyip kitabı çok merak edip hemen o gün koşarak almıştım.Okudum ve bendeki etkisi çok uzun süre devam etti. Kofi’yi kitap kulübümüzle de
Fil Kadar Küçük
Bu kitabı bir süredir merak ediyordum ancak ne zaman alacağım konusunda bir fikrim yoktu. Kitabı bir arkadaşımdan ödünç aldığımda -altı çizilecek yer çok olursa ne yaparım endişesiyle- biraz tedirgin başlarım ancak bu kitapta altını çizmek istediğim pek fazla yer karşıma çıkmayınca bu endişe de ortadan kayboldu. Yolda / arayışta olma,
Ay’a Kulak Ver
Morpurgo’nun daha önce ‘Balinalar Geldiğinde’ kitabına başlamış ancak pek ilerleyememiştim. Bu tanıdık hissi John Boyne gibi benzer coğrafyada yaşamış yazarlarda hissedince okumaların ülkelere göre nasıl da farklılık gösterdiği üzerine biraz düşündüm. Beni çeken hala damdan düşer gibi konuya tam da ortasından başlayan Alman Edebiyatı sanırım. O yüzden de bu kitabın
Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk
Doğduğunuz andan itibaren uçabiliyor olsaydınız SİZ ne hissederdiniz? Ben çok heyecanlandım. Ama önce biraz canım yandı çünkü kafamı tavana çarptım. Uf! Fena bir çarpışmaydı. Annemi bana şaşkın bakarken gördüğümde bir terslik olduğunu anladım ama bu çok önemli değildi. Çünkü ne olursa olsun o benim annem-di. Eve gittiğimizde abim Henry ve
Çabuksığınlar
Hassas konuların çocuklara nasıl aktarıldığını önemsiyorum ancak bu kitapta çizimler gerçekten konunun önüne geçmiş. Benim de aklıma ilk gelen isim Sempe olmuştu. Çabuksığınlar, Bayan Çabuksığın ve Bay Çabuksığın ile üç çocuğunun yaşadığı göçmenlik sorununu anlatan bir kitap. Bu hikayenin yazılış sebebinin küçük bir kız olduğunu bilmek ve hayvanlar üzerinden başlayan
Dünyayı Döndüren Kız
Kütüphaneye sadece sevdiğim kitapları eklemek istemiyorum. Sevmediklerimden de arada bahsetsem ve okuyanlar yorum bıraksa, etkileşim halinde kısacık da olsa kitaplardan bahsetsek ne kadar da güzel olur. Bazen benim bir kitapta gördüğüm ışığı siz göremeyebiliyorsunuz veya tam tersi oluyor 🙂 Bazen kitap ‘doğru zaman’da okunmamış olabiliyor. Veya sadece tarzlar tutmuyor. Ama
Cik!
Babam Çalılığa Dönüşünce kitabından sonra Leeuwen’in tüm kitaplarını okumak istemiştim. Tarzı bana o kadar yakındı ki. Biraz muzip biraz hüzünlü biraz çizimli biraz düşündürmeli… Cik! ile bu sayede tanıştım. İsmini gördüğüm bir kitaptı ancak kapak görseli şimdiye kadar bana göz kırpmamıştı. Cik’i uzun sürede bitirdim, sebebi de “Değiştir” diye diye
Yarından Sonra
Tatile çıktığımızda yanıma yeteri kadar kitap aldığımdan emindim ama bazı kitapları yolda bitirebileceğim hiç aklıma gelmemişti. O yüzden de korktuğum şey başıma geldi ve ben küçük bir şehirde kitapsız kaldım 🙂 Yeni bir kitapçının açıldığını söylediler ve ben mekanı da çok merak edip hızlıca oraya gittim. Üst katı kafe alt
Demir Adam ve Demir Kadın
Uzun zamandır aklımda olan Demir Adam ve Demir Kadın kitaplarını sonunda okuyabildim. Zihnimde canlanan olay örgüsü ile neredeyse hiç ilgisi yokmuş (arka kapağı özellikle okumadım, kendim fikir yürütmüştüm) öncelikle. “Demir Adam” deyince sizin zihninizde ne canlandı mesela? Ben kitapta bir adet demir adam olacağını ve onun başından geçen bir şey
Geçtigitti Geçtigitti Geçtigitti
Nasıl denk geldi ben de bilmiyorum, “Babam Çalılığa Dönüşünce” kitabından hemen sonra okuma şansım oldu bu kitabı. Yazarın daha önce “Dedem ve Ben” kitabını okumuştum, bloga da yazdım diye düşünüyordum ama yazmamışım. O kitabı Elif’in ilk kreş gününde bekleme salonunda okumuştum, muhtemelen bu özelliğinden dolayı kitabı hiç unutamayacağım. “Geçtigitti Geçtigitti