Yankı
Yankı kitabından Feride sayesinde haberim oldu. (kendisi ve kızı Saliha ‘iyi kitap kovalayıcıları’ olduklarından fikirleri oldukça önemlidir.) “Hayalperest’in yazarının yeni bir kitabı çıkmış!” diye benimle paylaştığında “Dur ben de alayım ve beraber okuyalım” dedim. Çok senkron bir okuma olmadı ama yine de güzel bir heyecanı paylaşmış olduk. Kitaba +10 ile başlamamın
Arkana Bakma
Kirsten Boie ile “Şanslı Aile” kitabıyla tanışmıştım. Bu kitabı birkaç sene önce kütüphaneden alıp okuduğum için sadece konusunu, onu da hayal meyal hatırlıyorum. Böyle zamanlarda neden daha önce kitap defteri tutmadığımı düşünüp hayıflanıyorum. Şimdi de çok düzenli notlar aldığımı söylemem, iyi ki Goodreads sayfası var. Geçen günkü sahaf ziyaretimde Can
Kolaysa Ağlama
“Dilara Evden Kaçtı” kitabından sonra Suzan Geridönmez’in diğer kitaplarını da okumak istediğimi yazmıştım. Geçen gün gittiğim sahafta “Kolaysa Ağlama” kitabını görünce hemen aldım ve o gün okumaya başladım. Suzan Geridönmez’i ilk olarak “çevirmen” kimliği sonra da İyi Kitap’ta yazdığı eleştiri yazılarıyla tanıyor ve tarzını çok seviyorum. (Belki bu sevgide kütüphanecilik
Solucanlı Ay
Kitabın hikayesine geçmeden önce, bu kitapla yolumun nasıl kesiştiğini anlatmam lazım. “Her İhtimale Karşı” kitabından sonra Meg Rosoff’un neler yaptığını takibe aldığım bir sırada bu kitap ile karşılaştım. Arka kapakta yer alan “Yılın en iyi kitabı” tarzı ifadelerden pek etkilenmem aslında (hatta bunu yazma ihtiyacında olduklarına göre vasat bir kitap
Küçük İnsanlardan Büyük Sorular Hayli Mühim İnsanlardan Basit Cevaplar
BDK Yıldıray’ın 21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi kitabından sonra yine ona yakın tarzda bir kitap okumak beni çok mutlu etti. Hamileliğin 40. haftasındayız ve hemen her gün gelen “”doğurmadın mı”lara karşı sabırlı olabilmek ve zihnimi başka şeylere yönlendirebilmek ve bunu yaparken de eğlenmek süper oldu. Daha ne isterim ki 🙂
Yıldızkız Yıldızlı Sevgi
Bazı kitaplara torpil yaptığımı hissediyorum. Bu iki kitap da onlardan, okurken torpil yapmayı sevdiklerimden. Bazı yerlerde daha yavaş bazı yerlerde de daha hızlı okuyup kitabı -bence- tam olarak içime sindirebildim. Banu yazdığından beri aklımdaydı ancak baskısı olmayan kitaplardan oldukları için birazcık peşlerine düşmem gerekti. Kafamdaki üçlemeden sonra araya giren kitaplar beni
Gazeteci Çocuk
Ortaokulda Gönül Öğretmenden sonra Türkçe dersimize giren öğretmenimizin adını hatırlayamasam da onu pek de sevmediğimi anımsıyorum. Bize bir şeyler katacak bilgileri paylaşmaktan ziyade tek derdinin müfredata uygun hareket etmek olduğunu, dersteki gecikmelere de sinir olduğunu davranışlarından anlayabiliyorduk. Sözlüye kalkınca biraz geç konuşan bir arkadaşımızın bir gün üzerine gitti ve ondan
Var Mısın Yok Musun
Üniversitedeyken bir yıl boyunca Veteriner Fakültesinin içindeki yurtta kaldığım için oda arkadaşlarım ve yurttaki arkadaşlarım veterinerdi. Bazılarının ilk senesiydi ve at, eşek, inek vb’nin tüm kemiklerinin Latincesini ezberlemeye çalışıyorlardı. En zor dersleri anatomiydi, şanslılarsa (ben değil tabii ki, kokusu fenaydı) kemik bulup odaya getirir ve yerinde inceleme yaparlardı. Tıp Fakültesi
Gökyüzü Çocukları
Domingo Yayınları‘nın son dönemde çıkan kitaplarını seviyorum. Henüz bloğa yazamamış olsam da Mucizeleri Saymak beni çok etkilemişti. Geçen hafta bitirdiğim Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu kitabının içindeki hüzün ise bana fazla geldi. Çakma Anne‘yi tüm annelere tavsiye ederim. Kültür olarak farklı olsak da ‘rahatlatıcı’ ögeler barındıran neşeli bir kitap. Banu’nun yazısından
Farklı
Geçen hafta kafam çok dağınıktı ve sanki bir güç beni derin karanlık bir kuyuya çekiyor gibi hissettim. Can sıkkınlığı da değil bunun adı, sanki bir girdap. Birkaç sayfa okuduğum “Farklı”ya bayılmış ancak kitaba tam olarak odaklanamamıştım ki her şeyi bir kenara bırakıp kitabı bitirdim. İçinde olduğum girdapta meğerse Steinhöfel’in parmağı