Yankı

Yankı kitabından Feride sayesinde haberim oldu. (kendisi ve kızı Saliha ‘iyi kitap kovalayıcıları’ olduklarından fikirleri oldukça önemlidir.)
“Hayalperest’in yazarının yeni bir kitabı çıkmış!” diye benimle paylaştığında “Dur ben de alayım ve beraber okuyalım” dedim. Çok senkron bir okuma olmadı ama yine de güzel bir heyecanı paylaşmış olduk.
Kitaba +10 ile başlamamın sebebi “Hayalperest”ti elbette ki. Kitabın kapağını ve konusunu da göz önüne alınca Hayalperest kadar olmasa da kitabı seveceğimi düşünüyordum.
Kitabın ilk 30 sayfasında Otto ile tanışıyoruz ve bize bir kehanetten bahsediyor. Ben daha kendimi hikayenin içinde bulamamışken kitabın az sonra başlayacağını öğreniyorum 🙂 İlk 30 sayfa “reklamlar” havasında bilgilendirme olarak geçiyor. Ardından 3 farklı zaman ve mekanda 2. Dünya Savaşı’nda yaşananlara tanık oluyoruz. Her bir hikaye başlı başına bir kitap olabilecek uzunlukta ve derinlikte, kurgu olarak da sürükleyici bir şekilde ilerliyor.
Ancak sonra bir şey oluyor ve yazar elindeki “bomba”yı patlatacakken “hayır hayır şimdi değil…” diyor ve her seferinde bu vazgeçişlerden okur olarak nasibimizi alıyoruz. Benim açımdan bu hayalkırıklığı şeklinde oldu.
3 farklı hikayenin bir şekilde ve bir yerde bağlanacağını tahmin ediyoruz ve bu da gerçekleşiyor ama her şey o kadar Yeşilçam filmi havasında oluyor ki yaşanan kötü olaylar bir anda tamamen iyi bir havaya bürünüyor. Bu geçişlere bir anlam veremedim.
Diğer taraftan,1930lu ,40lı ve 50’li yıllarda yaşananlara (Amerikada Meksika kökenli olmak gibi) tanık olmak isterseniz ve beklentiniz çok yüksek değilse keyifle okunabilecek bir kitap.
“Yürekleri acıyor. Eskiden dost olan insanlar artık dost değil. Komşular artık komşu değil. Savaş çıktığında insanlar karşılarındakini suçlamak ve kendilerini taraf tutmak zorunda hissediyorlar. Yürekleri küçülüyor.”

Acaba şöyle olsaydı;
– Hikayenin 3 ayrı bölümde işlenmesi ve 3 ayrı karakter ve onun ailesini tanımamız güzeldi ancak bunların ikisi aynı ülkeden olmasa ve 3’ü de farklı ülkelerden olsaydı
– Hatta tarih olarak da yakın zamanlarda olmasalar (ne de olsa işin içinde kehanet gibi bir öge var) konu daha da cazip olsaydı,
– Hikayenin ana merkezinde müzik mi var yoksa Hitler mi? Bu haliyle “ortaya karışık” görünüyor, belki müziğin ağırlığı arttırılsaydı
– Her bir bölüm için havada kalan son satırlar merakı iyice arttırıyor ancak hiçbiri kitabın sonunda yer alan “deus ex machina” etkisini kaldıramıyor. Bunu mitolojide okuduğumuzda veya Amerikan filmlerinde izlediğimizde anlaşılır olabilir ama kitaptaki hali bana biraz “havada kalmış” hissi uyandırdı. Sonu daha farklı bağlansaydı…

Kitabı okurken bunları düşünmeden edemedim.
Siz de kitapla ilgili yorumunuzu yazarsanız ayrıca çok mutlu olurum.

Bu kitabın şöyle bir özelliği de var.
Buluşmalarında çocuk kitaplarından bahseden 6 arkadaşız ve içimizden biri bir gün dedi ki “Neden bir kitap belirleyip,  aynı anda onu okuyup ilk buluşmamızda da ondan bahsetmiyoruz?” Kulağa süper bir fikir olarak geliyor değil mi? Hepimiz balıklama atladık haliyle 🙂

İlk kitabımız YANKI oldu. Onların fikirlerinin ne olduğunu henüz bilmiyorum ama sanırım benden daha çok sevmişler kitabı. Buluşmamızdan sonra buraya yine ekleme yapabilirim. Hatta izin verirlerse seçtiğimiz diğer kitaplar hakkında da yorumlarımızı kısaca paylaşırım.

*Lokum Çocuk Kütüphanesi instagram hesabındaki başka pek çok kitap da ilginizi çekebilir.

12 yaş ve üzeri kitaplara buradan ulaşabilirsiniz.

Yankı
Yazar: Pam Munoz Ryan
Çeviren: Zarife Biliz
Büyülüfener Yayınları, 2016, 440 sayfa, karton kapak, 12+

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<