Hadi Uç
Geçtiğimiz günlerde Elife yatmadan evvel yeni bir kitap okumak istedim. Elif doğmadan önce okuduğum okul öncesi kitapları yorumlama şeklim ile şimdi arasında çok fark var. Elifin kitapları daha okurken sorduğu sorular ile hikaye farklı noktalara gidiyor ve biz sonunda kitabı bırakıp soruların peşine düşmüş oluyoruz. Bu, bazen kitaptan bile daha
Söyleşi: M.Banu Aksoy / Kediler
İçinde kediler, Moli ile Olaf ve bizim için evin 2. kedisi olan Kedimiyo var. Hal böyle olunca Banu’ya soruları bu kez Lokum sormak istedi (çok sıkıştırma dediysek de dinletemedik 🙂 : Sevgili Banu, Sana kocaman merhaba 🙂 Bizimle ilgili bir kitap yazmışsın, geçen gün okudum. Hatta bu kız ne kadar
Ayıcık Ernest ile Farecik Celestine’in Romanı
Bu romanın 2012 yılında yayımlandığını duyduğumda şaşırdım. Konusu nedense bana eski yıllarda yazılmış bir hikayeyi canlandırmıştı. Tabii bunda ‘edebiyat tarihinde bir ilk‘ çalışma yapılmış olmasının da payı var. ‘İlk’ olduğuna göre eskiden yapılmıştır herhalde 🙂 Ayıcık Ernest ile Farecik Celestine’in Romanı ‘nı tek bir kişiden dinlemiyoruz. İşin içine biraz Ernest
Ben Yalnız İvan
Hafızam çok iyi olmasa da bir kitapla nerede/nasıl tanıştığımı genelde hatırlarım. Bu kitabı da Goodreadste yorumlarını severek takip ettiğim birinde görmüştüm. Kitaba 5 yıldız vermiş ve kitabı okurken ağladığından bahsetmişti. Kitabı merak ettim ve kitapçıya gidince inceledim, hemen o anda da okumaya başladım. Daha önce bir zürafanın dilinden anlatılan bir
Pes Etmeyen Tavuk
Ben küçükken damda -teras denmez bizim oralarda 🙂 – kümesimiz vardı ve ben sabahları taze yumurtayı oradaki tavuklardan alırdım. Kaç taneydiler hatırlamıyorum ama her gün en az 1 yumurtamız olurdu ve üzerine de benim adım yazılırdı çünkü evin en küçüğü bendim 🙂 Civcivleri, tavukları ve horozları da hep çok sevdim
Güneşten Sarı Baldan Tatlı / Kafrika’nın Gölgeleri
Sanırım ilk defa bir hikayeyi zürafanın gözünden dinledim . Sadece bu özelliği bile yetmişti ilk kitabı sevmeme. Ama ne yazık ki kütüphaneden almıştım ve altını çizemedim hiç. 2. kitap kütüphanemde zaten vardı çünkü ben o kitabın 2. kitap olduğunu bilmiyordum 🙂 Son zamanlarda okuduğum içimi en çok ısıtan hikayeydi diyebilirim. Naz, Beyaz
Miks Maks ve Meks’in Öyküsü
Küçükken başıma gelen bir olay sebebiyle uzun yıllar kedi fobisi ile yaşadım. Üniversitede okurken bu yüzden çok zorlandığımı hatırlıyorum. Herkes çimlere yayılmış keyif sürerken ben tedirgin bir şekilde “Acaba kedi gelir mi?” diye etrafıma bakınırdım. Fobilerin temelinde “hayalimizde canlandırdığımız görüntünün” olduğunu okumuştum bir yerde. Yani aslında çimlerde yanımıza gelen minik
Martıya Uçmayı Öğreten Kedi
Martıya Uçmayı Öğreten Kedi ismi beni gülümsetiyor. Bir kedi var, bir de martı var. Bu kedi martıya uçmayı öğretiyor-muş. Peki, neden? Ama, nasıl? (ya da tam tersi) Kengah, petrole bulandığı denizden, sadece çenesinin altında beyazlık olan kara kedi Zorba’nın yaşadığı evin balkonuna kadar uçmayı başarır. Martıya Uçmayı Öğreten Kedi Tam
Kipri
Bazı kitaplar hep gözünüzün önündedir, hatta onu okumuş gibi hissedersiniz ancak kitaplığınızda bile yoktur. Kipri benim için tam olarak bu kategorideydi. Hayykitap’ın tarzını sevdiğim ve pek de hayal kırıklığı yaşamadığım için tüm kitaplarını okumak istiyorum. Çeviri ve editör ekibi benim açımdan 10 numara, bu ekibin hazırladığı kitapları okurken o kadar
Böcekler İçin İlkyardım Merkezi ve Doğabilimci Profesörün Heyecanlı Yolculuğu
Böcekler İçin İlkyardım Merkezi kitabında hikâyeyi çok zayıf buldum oysa ki arka kapağı okuyunca baya meraklanmıştım: “Böcekler çok küçük ve çirkindir. Herkes acımadan onları ezmekte ya da üstlerine zehirli ilaçlar sıkmaktadır. Ama onların da yaşamaya hakkı vardır! Ve bir anneye…” Veteriner Dario Pistolazzi bir gün hayvanların takıntılı sahipleri yüzünden işinden