Öncelikle yayınevi sahibi olmak fikri nasıl oluştu? Hep aklınızda olan bir şey miydi veya yayınevinde çalışırken zaman içerisinde mi şekillendi? Kuruluş aşamasında neler yaşandı?
Yayınevi kurma fikri üniversiteye başladığım yıllardan beri vardı. Ama hangi alanda bir yayınevi olacağı belli değildi. Ayrıca yayıncı olmak için sistematik şekilde ilerlemem gerektiğini biliyordum. Can Yayınlarında 2009 yılında stajyer olarak işe başladığımda çocuk kitaplarına yöneldim. 2011 yılının Ocak ayında kadroya geçerken, “Bana her şeyi öğretin, benim için burası okul olsun,” dedim. Kabul ettiler. 3 koca yıl orada “Yüksek Lisans” yaptım böylece 🙂 Ardından Fom Kitap’ın kuruluş günleri geldi evet. Çok arkadaşım, çok fazla yazar ve çizer dostum destek oldu. Çok heyecanlı günlerdi.
Fom’un şu an 50’ye yakın kitabı var. İlk kitabınız veya yayınlanma süreci itibariyle en zor/akılda kalıcı olan kitabınız hangisiydi?
İlk kitabımız eğitim serisinden çıkan Çocuklar İçin Anlayarak Hızlı Okuma. Eğitim serisindeki kitaplar her zaman daha farklı bir emek ve uzmanlık istiyor. İllüstrasyonlar da teknik bilgiler gerektiriyordu. Nuran Balcı Özekçin mükemmel bir iş çıkarttı. Alanında ilk olan kitap “longseller” sayılacak kitaplarımızdan oldu.
Tabi bir de Küçük Prens’in hazırlanma süreci var. Tam matbaaya gitmek üzereyken bir anda fark ettik ki birçok yayınevi iddialı Küçük Prens’ler hazırlıyor. Hemen yayın kurulu topladık. Ve iddialı olabileceğimiz bir şey aradık. Cep boy basmaya karar verdik. Sadece 4 günümüz vardı yeni tasarımın hazırlanması ve baskı sürecinin tamamlanması için. Yetişti 🙂 Türkiye’deki ilk ve tek cep boy Küçük Prens hâlâ bizimki. Üstelik 50’den fazla yayınevinde olsa da, sanıyorum en çok satan 5 Küçük Prens’ten birini yayınladık.
FOM KİTAP
Delilik değil de sevda içeriyor. Sevmeden, tutkuyla sevmeden kesinlikle yapılacağını sanmıyorum.
Butik bir yayınevi değiliz aslında. Sadece çok hızlı yayın çıkartmıyoruz. O da, yayıncılığın tüketim aracı olmasını tercih etmememizden. Dolayısıyla bilemiyorum butik yayınevlerinin neler yaptığını.
Yayımlayacağınız kitapları neye göre seçiyorsunuz? Türkçe veya yabancı dilde yayınlanan kitaplar arasında dengeli bir dağılım olması sizce dikkat edilmesi gereken bir şey mi?
Her yayınevinin farklı yayın politikaları olabilir. Bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz. Biz yayınlarımızın üçte birini telif eserlerin, üçte birini çeviri eserlerin, kalan üçte birini de klasiklerin oluşturmasını tercih ediyoruz.
ISOL… Türkçe’ye çevirisi ve hatta öncesinde “yayıncısı” olma süreci nasıl gelişti? Isol’ün merakla beklediğimiz diğer kitaplarını ne zaman okuyabileceğiz? Okur olarak size ayrıca çok teşekkür ederim 🙂
ISOL’ü ilk fark eden yayıncı olduğumu düşünmüyorum. Eminim özellikle 2013’te ALMA’yı kazandıktan sonra çok fazla yayıncı ve okurun ilgisini çekmiştir. Yayın haklarını alma sürecimizle ilgili çok şey anlatamayacağım, ya da anlatırsam gerçekleri tamamen yansıtamayabilirim. Ama yayına hazırlama süreci çok heyecanlıydı. Çevirmeni Sima Özkan’la tanışma vesilemiz oldu… Görsellerin gelmesi bir hayli zaman aldı ve bizi oldukça heyecanlandırdı… Medya planlaması çok emek istedi… Çok mutluyuz birçok çocuğun ve hatta yetişkinin ISOL’ü tanımış olmasından dolayı.
Tam da bugünlerde, iki yeni ISOL kitabının sözleşmesini imzalıyoruz. Bu yıl bitmeden sanıyorum en azından bir tanesini okurlarla buluşturacağız.
Aslında çok var. Yayınevine gelip, hararetle ve coşkuyla anlatıyorum çoğu zaman. Galiba şu anda aklıma gelmedi ama…
Merak ettiğim bir diğer konu da, çizer/çevirmen seçimi. Bu seçim hangi kriterlere göre belirleniyor? Çok tanınmış çizerler için sıraya mı giriliyor veya çevirmen seçimi için “Bu kitap tam şu isme göre” mi deniliyor?
Çizer konusunda hep çok şanslı olduk. Çok ünlü ve başarılı çizerlerle de çalışıyoruz, ilk kitabını resimleyen çizerlerimiz de oluyor. Ama hepsi de birbirinden başarılı oluyor. Ses getiriyor. Tebrik alıyor.
Çevirmenlerimizde de öyle. Dikkat ettiğimiz konu, aynı yazarın tüm kitaplarını mümkünse aynı çevirmenin Türkçeleştirmesi. Yazarla çevirmen eşleştirmesi yapıyoruz aslında. 🙂
Yayınladığınız katalog pek neşeli. Kitaplar illa ki “etkinlik” içermek zorunda mı sizce? Veya etkinlik DE yapılabilen kitaplarla yazar-okur buluşmaları daha eğlenceli geçiyor diyebilir miyiz?
Yayınladığımız ilk katalogda Fransız tarzını benimsemek istedik. Sade ve anlaşılır bir katalog oldu. Aynı şablonla da yıllar geçtikçe ilerleyeceğiz.
Kataloğumuza etkinlik bölümünü de koyduk. Çok fazla abartmadık. Yani her kitaba bir etkinlik bulmadık. Genelde etkinliklerimiz yazar söyleşileri, ki yazarlarımız da okurlarıyla buluşmaktan büyük mutluluk duyuyorlar. Biz de okurumuzu da yazarımızı da mutlu gördüğümüz bu etkinlikleri organize etmekten mutluluk duyuyoruz.
FOM’un “Ustalara Saygı” misyonu da var gibi hissediyorum ben. Çocukken okuduğumuz yazarlarla bizleri yeniden buluşturmayı önemsiyor musunuz?Yayın kurulumuzdan ve mali işlerden sorumlu arkadaşımızdan yılda bir kitabı yayıncısı olmaktan ayrıca gurur duyacağım, bende yeri ayrı olan kitaplara ayırma hakkı kaptım. Doğru bildiniz yani. Çok az da olsa, bu şekilde seçip yayınladığımız kitaplarımız oldu, olacak da.
Bu soru olmazsa olmaz; “Keşke ben yayınlasaydım” dediğiniz kitaplar hangileri?
Bunlara açıkça cevap vermek doğru mu çok bilmiyorum doğrusu. Zaten o kitapların her daim peşindeyiz. Bir gün yayınlama hayali kuruyoruz ister istemez. En uzak ihtimalle telif açısından koruma dışı olduğunda yayınlarız 🙂
Yayın programında yer alan kitaplardan da bahsedelim ama tam burada biraz kısık sesli soruyorum: Henüz pek kimsenin bilmediği ama yayınlandığında “bomba” etkisi yaratacak kitaplarınız var mı? Nasılsa kütüphanede biz bizeyiz, isim verseniz de kimse duymaz 😛
Hem var hem yok. Aslında dilimize büyük bir kazanç olduğunu düşündüğüm 2016’da Andersen Ödülü alan yazar Cau Wenxuan’ın en bilinen ve sevilen romanını çok yakında “Tunç ve Ayçiçeği” ismiyle yayınlayacağız ama gizli değil. Kataloğumuza da koyduk. Bir de Marion Deuchards’ın BOB TheArtist’i var ki gerçekten heyecanla bekliyorum kitabın Fom logolu edisyonunu elime almayı 🙂
Türk yazarlardan da var. Ama belki kütüphanede açık cam filan vardır. Ben işaretle anlatayım size… Sessizce…
Bonus Soru:
A) Bugün karar verdim, ben de yayınevi sahibi olmak ve çok istediğim kitapları yayımlamak istiyorum. Lakin param yok. Ne yapmalıyım? 🙂
İyi bir fizibilite çalışması yapın ve para biriktirmeye başlayın. Yoksa çok yorulursunuz. (Şaka tabii ki… Galiba bu sorunun cevabı ciddi bir danışmanlık kabul edilir.)
B) Bugün karar verdim yayınevi açmaya, çünkü Mısırdaki hiç tanımadığım amcamdan yüklü bir para miras kaldı bana ama hangi kitapları yayımlasam bilmiyorum. Kime gitmeliyim 🙂
Bence alanında deneyimli üç yazar, bir editör, bir kitabevi müdürü, bir yayınevi satış müdürü, iki çocuk ve iki öğretmenden oluşan bir yayın kurulu kurun ve üretime başlayın. Bol şans…
Kütüphanede içecek tüketilmesi yasak ama dilerseniz Mısırdan gelen kahvemizi içmek için sizi deniz manzaralı bahçemize davet edebilirim…
0 Yorum
Yorum gözükmüyor
Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!