Kofi Veya Bağışlama Sanatı
Okuduğum her kitabı buraya yazma imkanım olmuyor ama her kitabın buraya yazılma hikayesi oluyor. Kofi ile Bir Dolap Kitap sayesinde tanışmıştım, sene 2013 aylardan da nisandı. Radyo programlarını dinleyip kitabı çok merak edip hemen o gün koşarak almıştım.Okudum ve bendeki etkisi çok uzun süre devam etti. Kofi’yi kitap kulübümüzle de
Roko İle Konuşmalar
İletişim Yayınlarının “az ve öz” çocuk kitabı yayınlama politikalarını çok seviyorum. Dolayısıyla, yayınladıkları kitapları çok tereddüt etmeden okuma listeme kaydediyorum. Roko İle Konuşmalar kitabının kapak görseline vurulmuş ve beklentimi de epey yükseltmiştim. Güzel olan, tüm beklentilerimi fazlasıyla karşılaması oldu. Meltem Gürle’nin Kırmızı Kazak kitabını okumadım henüz ama onu da çok
Küçük Koşucular
David Almond’un ilk olarak Piranalarla Yüzen Çocuk kitabını okumuştum. Diğer kitaplarını okuma isteği uyandırmıştı ama sıraya hangisini alsam bilememiştim. Dünya Büyülü Bir Yer ile devam ettim ve “İşte bu!” dedim. Hemen arkasından Alevler Arasında kitabını okumak niyetim vardı ama olmadı. Garajdaki Giz kitaplıkta saklandığı yerden çıktı. “Keşke seni bu kadar bekletmeseymişim.” dedim.
Vanessa’nın Yanındayım
Zorbalığa Karşı Neler Yapabilirsin? Zorbalık, üzerinde pek de durulmayan ama aslında konuşulması gereken önemli bir konu. Özellikle çocuklar için bunun dile getirilmesi pek zor, çünkü başlangıçta çocuk neler olduğunu anlayamıyor, kendini kötü hissediyor ama yaşadığı bu durumun ismini koymakta zorlanıyor. Yetişkinlerin bile açık açık dile getirirken zorlandığı bir durum bu.
Savaşın Son Kışı
Savaştan gerçek anlamda hoşlanmayan biri için konusu “savaş” olan veya savaşlarda geçen kitaplara ayrı bir zaafım var. Ortaokuldayken ne olmak istediğim sorulduğunda “savaş muhabiri” derdim, sanırım bu fazlasıyla Coşkun Aral’ın Haberci’sini izlememden kaynaklanıyordu ama sonra kendisiyle tanışıp yüzünde savaşın o gerçek izlerini gördüğümde silkelendiğimi hatırlıyorum. Dolayısıyla Türkçeye çevrilmiş birçok kitaba
Karda Birdoksan
Yıllar önce Devlet Tiyatrosu’nda “Karlar Kraliçesi”isimli çocuk oyununa gitmiştim. Oyundaki tek çocuksuz yetişkin bendim. En arka sıraya oturmuş, çocuklarıyla ilgilenen ebeveynlere bakarken oyundan pek keyif almadıklarını görüp şaşırmıştım. Oysa çocuklar ne çok eğleniyordu. Elife hamile olduğumu öğrenir öğrenmez de alıp yüksek sesle okuduğum ilk hikaye Andersen’den Karlar Kraliçesi olmuştu. Onu
Üç Çocuk, Bir Öğretmen ve Unutulmaz Bir Gün
Öncelikle gözlerinizi kapatıp en sevdiğiniz öğretmeninizi düşünmenizi istiyorum. Bu öğretmen ilkokuldan da olabilir üniversiteden de okuldan da olabilir bir dershane veya kurstan da. (Mola) Gözlerinizi açıp buraya tekrar döndüğünüzde yüzünüzde gülümseme yaratan kişinin hikayesini anlatacağım bugün size. Bu kitapta adı Bayan Bixby ama siz onu zaten tanıyorsunuz. Belki Züleyha belki
Ekşilina
Bazı kitap karakterleri hayatınızı onunla tanışmadan önce ve sonra diye ikiye ayırabilir. Hatta daha ileri gidip çocukluğunuzda yaptığınız ancak yüzleşmekten korktuğunuz şeylerle sizi bir anda baş başa da bırakabilir. Bu karakterleri sevip okşamak yetmez aslında, gösterdiği yere bakmak ve orada biraz duraksayıp sıcak çikolata molası vermek gerekir. Ve bu molalara sadece
Arkana Bakma
Kirsten Boie ile “Şanslı Aile” kitabıyla tanışmıştım. Bu kitabı birkaç sene önce kütüphaneden alıp okuduğum için sadece konusunu, onu da hayal meyal hatırlıyorum. Böyle zamanlarda neden daha önce kitap defteri tutmadığımı düşünüp hayıflanıyorum. Şimdi de çok düzenli notlar aldığımı söylemem, iyi ki Goodreads sayfası var. Geçen günkü sahaf ziyaretimde Can
Kolaysa Ağlama
“Dilara Evden Kaçtı” kitabından sonra Suzan Geridönmez’in diğer kitaplarını da okumak istediğimi yazmıştım. Geçen gün gittiğim sahafta “Kolaysa Ağlama” kitabını görünce hemen aldım ve o gün okumaya başladım. Suzan Geridönmez’i ilk olarak “çevirmen” kimliği sonra da İyi Kitap’ta yazdığı eleştiri yazılarıyla tanıyor ve tarzını çok seviyorum. (Belki bu sevgide kütüphanecilik