Savaşın Son Kışı

Savaştan gerçek anlamda hoşlanmayan biri için konusu “savaş” olan veya savaşlarda geçen kitaplara ayrı bir zaafım var. Ortaokuldayken ne olmak istediğim sorulduğunda “savaş muhabiri” derdim, sanırım bu fazlasıyla Coşkun Aral’ın Haberci’sini izlememden kaynaklanıyordu ama sonra kendisiyle tanışıp yüzünde savaşın o gerçek izlerini gördüğümde silkelendiğimi hatırlıyorum.
Dolayısıyla Türkçeye çevrilmiş birçok kitaba konusu savaş olduğu için öncelik veriyor ve bu konunun nasıl ele alındığını detaylıca irdelemeye çalışıyorum.
“Savaş” derken de aslında kapsamlı bir ifade kullandım ama içinde çatışma, mültecilik, sıcak savaş veya saklanma/kaybolma olan tüm alt konuları burada birleştirdim.

Kapak tasarımı beni çok etkiledi ve Sevgili Büşra da “seversin” deyince kitabı hemen aldım ve  hiç vakit kaybetmeden Savaşın Son Kışı’na başladım. Kalın olmasına rağmen hikayenin sürükleyiciliğinden ve benim uykusuzluğumdan olsa gerek kitabı kısa sürede bitirdim.
Ve kitabın neden okullarda okutulan bir kitap olduğunu anladım.
Hollanda’nın 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyasından ve SS subaylarından neler çektiğini açıkçası pek de bilmediğimi fark ettim. Ve amacım bir ülkenin bu çektiği acılara tanıklık etmek olsaydı, kitap tam olarak istediğimi bana verecekti. Lakin benim aradığım derslerde okutulan ve içine bir de hikaye yerleştirilmiş savaş kitabı okumak değildi, o sebeple bu vurgulu milliyetçilik ve “bakın görün ve unutmayın neler çektik” ifadesi benim için bir şey ifade etmedi. Yaşananlara üzülmemek sinirlenmemek ve bazen gözyaşı dökmemek mümkün değil. Keşke hiçbiri yaşanmamış olsaydı ve biz “savaş” derken sadece fantastik bir dünyadan bahsetseydik. Ama değil maalesef…

Savaşın Son Kışı, 15 yaşındaki Michiel’in 2. Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Hollanda’da direniş örgütüne katılan arkadaşı Kirk’ün yakalanması ve Michiel’in kendini bir anda olayların, casusların ortasında bulmasını konu ediniyor.Sonuç elbette ki kahramanlıkla bitiyor ve ihanet edenler bunun karşılığını görüyor. Sürükleyici bir hikaye olmasına rağmen casusları fazla açık eden ve aslında hikayenin nereye gideceğini ve nasıl biteceğini kolay tahmin ettiğimiz bir kurgusu var.
Bu kitap elbette ki Hollanda’da bir çocuk klasiği kabul edilmiş ve muhtemelen istenilen etkiyi de yaratmış. Lakin tam da bu sebeple bana biraz “ısmarlama” geldi ve Michiel ile beraber soluk soluğa kalıp çukurlara kendimi atamadım.
İçeriğinde “savaş” olan kitapları okumak ilginizi çekiyorsa bu kitabı da listenize ekleyebilirsiniz ancak benim favorilerim şöyle:
– Solucanlı Ay
– Babam Çalılığa Dönüşünce
– Yarından Sonra
– Balık
– Benim Adım Hiçkimse

Savaşın Son Kışı
Yazan: Jan Terlouw
Çeviren: Erhan Gürer
Mayo Kitap, 2017, 12+,240 sayfa

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<