Anne Frank’ın Hatıra Defteri
Anne Frank’ın Hatıra Defteri‘nden ilk olarak ne zaman haberim oldu (ortaokul?) ve ilk ne zaman okudum (lise mi üniversite mi?) tam hatırlayamıyorum. Kapaktaki kızın gülüşü beni hep tedirgin etmişti küçükken. Ve onun dünyasının beni yutabileceğinden korkuyordum. (Bu kısımda ilkokulda olsam iyi olur…) Her okumanın doğru bir zamanı olduğuna çok inanırım.
Akim Koşuyor
Akim Koşuyor Sene 1990. Ben henüz 5 yaşındayım ama kısa süre sonra okula başlayıp çabucak büyüyeceğimden habersizim. Evimiz 3 katlı, minik bir limon ağacını barındıran müstakil bir ev. Alt katlarda teyzemler oturuyor, biz üçüncü kattayız. En büyük eğlencem ya dama çıkmak ya da arka bahçedeki limon ağacının orada koşturmak. Büyüklerin
Ayıların Meşhur Sicilya Baskını
Dino Buzzati ismiyle 2010 yılında Tatar Çölü kitabı ile tanıştım. Neden bilmiyorum, Tatar Çölü‘nü o kadar çok sevmeme rağmen Buzzati’nin diğer eserlerini okumam 2016 ve sonrasında oldu. Ayıların Meşhur Sicilya Baskını kitabını da yayınlandığı yıl (2017) almış, okumaya başlamış ama nedense ilerleyemeden bırakmıştım. Şimdi Meşe Palamudu Kitap Kulübü ile Tatar
Savaşın Son Kışı
Savaştan gerçek anlamda hoşlanmayan biri için konusu “savaş” olan veya savaşlarda geçen kitaplara ayrı bir zaafım var. Ortaokuldayken ne olmak istediğim sorulduğunda “savaş muhabiri” derdim, sanırım bu fazlasıyla Coşkun Aral’ın Haberci’sini izlememden kaynaklanıyordu ama sonra kendisiyle tanışıp yüzünde savaşın o gerçek izlerini gördüğümde silkelendiğimi hatırlıyorum. Dolayısıyla Türkçeye çevrilmiş birçok kitaba
Solucanlı Ay
Kitabın hikayesine geçmeden önce, bu kitapla yolumun nasıl kesiştiğini anlatmam lazım. “Her İhtimale Karşı” kitabından sonra Meg Rosoff’un neler yaptığını takibe aldığım bir sırada bu kitap ile karşılaştım. Arka kapakta yer alan “Yılın en iyi kitabı” tarzı ifadelerden pek etkilenmem aslında (hatta bunu yazma ihtiyacında olduklarına göre vasat bir kitap
Ay’a Kulak Ver
Morpurgo’nun daha önce ‘Balinalar Geldiğinde’ kitabına başlamış ancak pek ilerleyememiştim. Bu tanıdık hissi John Boyne gibi benzer coğrafyada yaşamış yazarlarda hissedince okumaların ülkelere göre nasıl da farklılık gösterdiği üzerine biraz düşündüm. Beni çeken hala damdan düşer gibi konuya tam da ortasından başlayan Alman Edebiyatı sanırım. O yüzden de bu kitabın
Yarından Sonra
Tatile çıktığımızda yanıma yeteri kadar kitap aldığımdan emindim ama bazı kitapları yolda bitirebileceğim hiç aklıma gelmemişti. O yüzden de korktuğum şey başıma geldi ve ben küçük bir şehirde kitapsız kaldım 🙂 Yeni bir kitapçının açıldığını söylediler ve ben mekanı da çok merak edip hızlıca oraya gittim. Üst katı kafe alt
Geçtigitti Geçtigitti Geçtigitti
Nasıl denk geldi ben de bilmiyorum, “Babam Çalılığa Dönüşünce” kitabından hemen sonra okuma şansım oldu bu kitabı. Yazarın daha önce “Dedem ve Ben” kitabını okumuştum, bloga da yazdım diye düşünüyordum ama yazmamışım. O kitabı Elif’in ilk kreş gününde bekleme salonunda okumuştum, muhtemelen bu özelliğinden dolayı kitabı hiç unutamayacağım. “Geçtigitti Geçtigitti
Babam Çalılığa Dönüşünce
Bu kitap uzun zamandır karşıma çıkıyordu ancak okumaya fırsatım olmamıştı. Kitap kısacık da olsa bazen denk gelip tek seferde okuyamıyorum ve kitaptan soğuyorum. Bu kitabı tesadüfen “Geçtigitti geçtigitti geçtigitti” kitabı ile aynı gün ve tek seferde okuma şansım oldu. Yaşasın, kızı uyurken onun yanında kitap okumak zorunda bırakılan (!) anneler!
Ben Bir Hayaletim / Kuş Olsam Evime Uçsam / Güzin Öztürk
Pek tarzım değildir ama bu sefer bir yazarın iki kitabını aynı yazıda yorumlamak istedim. Konuları da birbirine yakın değil aslında ama peşpeşe okumalar yapınca ortaya böyle bir sonuç çıktı. Ve daha güzelini en baştan söyleyeyim, aklımda oluşan sorulara cevap bulmak için yazar Sevgili Güzin Öztürk‘ün de kapısını çaldım ve o