Frederick
Bu yazı aslında hiç aklımda yoktu. Bloga yazmam için bekleyen kitaplara belki biraz haksızlık yapmış olacağım ama çok sevdiğim Leo Lionni’den blogda şimdiye kadar hiç bahsetmemiş olma ayıbımı senenin son gününde de olsa kapatmak istedim.
İşin aslı, gerçek sebep bu değil.
Gerçek sebep, Frederick‘i -yazarak- anmak istemem.
Leo Lionni’nin 1967 yılında kaleme aldığı bu eser ülkemizde 2015 yılından beri Elma Yayınevi tarafından Kemal Atakay çevirisi ile yayımlanıyor. Aldığı çeşitli ödüllerin yanında 1967 yılında ayrıca New York Times Yılın En İyi Resimli Kitabı ödülü de bulunan eserin ayrıca Caldecott Madalyası da var.
Ancak bu detayların hiçbiri benim Frederick sevgimin kaynağını oluşturmuyor. Bir kitabın aldığı ödülleri önemsemekle birlikte kitabı değerlendirirken bu ödülleri öncelik olarak görmüyorum.
Kimdir bu Frederick?
Leo Lionni, fare çizmeyi ve farelerden bahsetmeyi seven bir yazar (ve çizer). Frederick ise bu fareler arasında en ünlüsü diyebiliriz. Neden mi?
Çünkü o bir şair.
Şair olduğunu bildiğinin farkında olmayan bir şair.
Kış aylarının soğuğunda ve grisinde iç ısıtacak harika şiirler yazıp onları okuyacağını hisseden ancak bunu zamanı gelmeden kendisine bile açıklayamayan, utangaç ve eşsiz bir şair.
Frederick, ailesi ile beraber bir tahıl ambarının yakınlarındaki taş duvarda yaşayan sessiz bir faredir. Çiftçiler gittiği için boş duran tahıl ambarından kış için yiyecek taşımaya başlarlar. Biri hariç, Frederick!
Ailesindeki diğer kişiler bu duruma sinir olsalar da Frederick’in verdiği yanıtlar karşısında suskun kalırlar.
“Frederick niçin çalışmıyorsun?”
“Soğuk, karanlık kış günleri için güneş ışını topluyorum.”
“Hayallere mi daldın?”
“Yoo, hayır, sözcük topluyorum.”
Hayatımızdaki Frederick’ler
Bu kitabı okuduktan sonra birkaç arkadaşıma “Hayatında Frederick var mı?” diye sordum. Net bir cevap veren olmadı. Benim için de yok aslında ama en yakın duran kişi, karabalığım oluyor. Neyse ki blogumu okumuyor 🙂
Pandemide karantina süreci ilk başladığında doğal bir refleks olarak hepimiz marketlere koştuk. O halime şimdi bakınca hem utanıyor hem de gülüyorum ancak evde küçük çocukların da olması bahanesinin arkasına saklanıp kendime şefkatli bakmayı seçiyorum. Yaz dönemi ve ardından gelen sonbaharı ise gerçek bir Frederick olarak yaşadık, bunda en büyük katkı yine eşimde oldu. “Bugün de çıkmasak mı?” cümlemi duymazdan gelip mutlaka doğaya, yürüyüşe, denize gitmemizi sağladı ve yanımızda her seferinde bolca kitap taşıdık. Çocuklara oralarda kitap okuduk, birbirimizin kafasına çarpma pahasına frizbi oynadık ve kışı karşıladık.
Pandeminin en başından beri çok karamsar olan bir arkadaşım var ve biz ne zaman dışarı çıksak “Çıkın çıkın nasılsa kışın çıkamayacaksınız.” deyip laf atıyordu. Şimdi hepimiz evde olduğumuza göre ona sormak istiyorum, “Sen çıkmadın da ne oldu?” diye… Neyse ben yine konudan uzaklaşmayayım.
Senenin son gününden bir gün öncesindeyiz. Aralık henüz beklenilen soğuğu yapmadı hatta bu satırları yazarken üzerimde yeleğim olsa da (beni yeleksiz düşünmeyin) odadaki pencere tamamen açık.
Ve ben Frederick’in gün ışınlarıyla ısındığımı hayal ediyorum. Kitaptaki muhteşem şiiri eklesem mi eklemesem mi diye çok kararsız kaldım ama bu satırları kitaptan okumanın keyfini bozmak istemedim.
Bu kitapla beraber
Bu kitapla beraber öyle çok alan açılıyor ki önünüzde işin aslı tek seferde bitirmeniz mümkün değil. İş bölümünün öneminden mi bahsedelim yoksa yaptığımız iş ne olursa olsun onu sahiplenmek ve en iyi şekilde yapmaktan mı? Yoksa “biliyor olma hali”nin haricinde kendini tanıma yolculuğumuzdan mı?
Durum ne olursa olsun umudun bir çift sözün ve bir parça gün ışığının içinde saklı olduğundan mı yoksa?
Belki de hepsinden.
Kitabı okuyanlar için bir soru;
Sizce Frederick en baştan beri şair olduğunu biliyor muydu?
Kitabı okumayanlar için bir soru;
Bu yazıdan sonra kitapla ilgili en çok hangi kısmı merak ettiniz?
Bu kitabı zaten çok seviyordum, yılbaşında da Ebru “Canın Leo” notuyla İngilizce bir eski baskısını gönderip kitabı daha da böğrüme basmama sebep olunca baktım içimdekiler dolmuş ve taşıyor. İçimden taşanları aktarmayı en iyi becerdiğim yer de blogum oluyor.
İngilizce olan baskının ön ve arka iç kapak sayfalarında çok neşeli bilgiler ve yönlendirmeler de var. Farenin kelime anlamının eski Sanskritçe dilinde “hırsız” anlamına geldiğini de bilmiyordum.
Leo Lionni ile ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Blogdaki bu yazılar da ilginizi çekebilir.
Frederick
Yazan ve Resimleyen: Leo Lionni
Elma Yayınevi, 2015, 32 sayfa, 4+
2 Yorum
Frederick bence şair olduğunun farkında,kelimelere ve onların sihirli gücüne inanıyor.Ama başka farelerin onun şairliğinin farkında olup olmaması onun için o kadar önemli değil sanki? kızımın en sevdiği kitaplardan frederick. sabah uyandığında bir de ona sorayım bakalım o ne düşünüyor?
Bence frederick şair olduğunu biliyor, kelimelerin büyüsüne ve sihirli gücüne inanıyor?