Özgürlük Hapishanesi /Michael Ende

Canım mektup arkadaşım Şirin’e bir mektubumda, “unutamadığın, çok sevdiğin kitaplar neler?” diye sormuştum, o da cevaben “Özgürlük Hapishanesi” demişti. Notlarıma ekledim ama baskısı olmayan bir kitap olunca çok da üzerine düş(e)medim. Şirin’in bir sonraki mektubunun içinden (ya da tam tersi) bu kitap çıkınca çok şaşırdım ve çok da sevindim.

Ende, herkesin bildiği/tanıdığı/sevdiği Momo’nun yazarı. Elimde henüz okumadığım birkaç Ende kitabı da var ama Özgürlük Hapishanesini duymamıştım. Kapaktaki görsel ilgimi çekti; ancak hemen okumadım. Doğru zaman, kendiliğinden geldi 🙂
İçinde farklı hikayeler olan kitapların bir yerde bağlanmasına alışkınım ve bu tarzı da severim. Bu kitapta ise 8 farklı hikaye var ve benim gördüğüm kadarıyla ortak bir yerde de buluşmuyorlar, tek bir şey dışında… (onu da söylemeyeyim tabii 🙂

İçerisindeki Hikayeler

İlk hikaye –Uzun Bir Yolculuğun Sonu– o kadar akıcıydı ki adamın aradığı şeyi bir aşkta bulacağına inanıyordum, hani klasik güzel bir hikaye. Hatta içinde tablo benzerliği sebebiyle Kürk Mantolu Madonna bile var denebilirdi. Adam, sonunda aradığı şeyin ne olduğunu buldu mu kısmını yazmayayım ama onun aşk olmadığını paylaşmakta bir sakınca görmüyorum.
“Peki ama bu sözcük ne anlatır: Anı? Üerine kurduğumuz bilinç ne kadar da yıpranmış. Daha biraz önce söylenmiş, okunmuş, yapılmış olan şey hemen sonra gerçek değildir artık. Yalnızca bizim belleğimizde var olan bir şeydir ve bütün yaşamımız, hatta bütün dünyamızböyledir. Gerçek diyebileceğimizşey, o sonsuz küçüklükteki şimdiki zaman anıdır yalnızca ve o da bizonu düşünmek istediğimizde çoktan geçip gitmiştir.Otuz, yüz ya da bin yıllık hazır bir anıyla daha bu sabah, bir saat önce, bir saniye önce doğmadığımızdan nasılemin olabiliriz? Kesin bilgi diye bir şey yoktur, çünkü anının aslında ne olduğunu ve nereden geldiğini bilmiyoruz. Ama işin aslı buysa, zaman, bilincimizin zamansız bir dünyayı algılama tarzından ve biçiminden başka bir şey değilse, o zaman niçin ancak yakın ya da uzak bir gelecekte başımızdan geçecek bir şeyin de anısı olmasın?”
Mişraim’in Katakompları bölümünü soluksuz okudum, bir ara Gölge Halkı’nı uyandırmak için kitabı sarstığımı bile söyleyebilirim 🙂
Düşler Dünyası Gezgini Max Muto bölümü ise bana -yine- Tatar Çölü’nü anımsattı. (kitabı yeniden okuyasım gelmiş sanırım benim)
“ben Max Muto hedefine ulaşmış kimseyi kıskanmıyorum. Yolculuk etmeyi seviyorum.”

Özgürlük Hapishanesine başladığımda ise – Şirin’in kalbi tam oradaydı- karşımda bambaşka bir kitabın durduğunu anladım. (Eh, sonunda yani 🙂
Evet diğer hikayeleri de sevdim ama içinde kendimi en çok bulduğum hikaye sanırım Özgürlük Hapishanesi oldu.
İrade konusunun işlendiği bu hikayeyi okuduğum için mutlu oldum.

Michael Ende

Bir ara -kitabın sonunun da bunda etkisi var- gerçekten tokat yediğimi düşündüm, ara ara yazarın okuyucuyla dalga geçtiğinden şüphelendim ama büyük bir çoğunlukta yazarın dil, kurgu yeteneğine ve zekasına hayran oldum. Tek eleştirim, kitapta yer alan birkaç kadın karaktere fazlaca zayıflık verilmiş olunmasıydı,neyse ki bu çok küçük bir detay olarak kalıyor kitabın genelinde.
Vikipedia’dan yazarın hayat hikayesine göz attım  ve aradığımı tam olarak orada buldum. Ailesi ve yaşadığı dönem sebebiyle sanattan, felsefeden çokça etkilenmiş yazar, hayal gücünün zenginliğini savaş yılları, hayatta kalma mücadelesi, sevdiği kadını aniden kaybetmesi, çocukluğu gibi sebeplere bağlayabiliriz. Ya da hepsinden bağımsız sadece hayal kurmayı seven biridir  belki Ende 🙂

“Sen, henüz güvendiğin bir dost bulamadan
yitik patikalarda bir başına yürüyen,
görmedin mi yolun kenarındaki çiçeği?
Bir insan kalbi açıyor burada, seni anlayabilen.
Bir dost”

Momo’da da aynı şeyi hissetmiştim: Ende, kendinizle ilgili aradığınız şey -her neyse- ona ayna tutmayı çok iyi başarıyor. Kitaplarının neden yeniden basılmadığını bilmiyorum ama benim için sırada “Bitmeyecek Öykü” ve “Cim Düğme ve Lokomotifçi Lukas” var. Pimpirik ile Sümsük hakkındaki yazımı okuyabilirsiniz.
Sınırlı dünyamızın ötesindeki sınırsız dünya ile tanışmak isteyenleri şöyle “Özgürlük Hapishanesi” tarafına doğru alayım 🙂 Aytaşı Sarayı’nın bir yerlerinde beni bulabilirsiniz…

*”Fantastik Roman” kategorisinde olduğu için bu kitap yetişkin romanı denilebilir, ancak çocukları kısıtlamayalım dersek, 16+ da okuyabilir.

Özgürlük Hapishanesi
Özgün adı: Das Gefangnis der Freiheit
Yazar: Michael Ende
Çeviren: Saadet Özkal
Kabalcı, 2014, 256 sayfa, karton kapak
 
lokumcocuk

2 Yorum

  1. Avatar
    Şirin Nisan 01, 2019

    Bu kitabı nasıl sahiplendiğimi anlatamam diyeceğim ama sen biliyorsun 🙂 ❤️

    Cevapla

Yorum yapabilirsin

<