Cik!

Babam Çalılığa Dönüşünce kitabından sonra Leeuwen’in tüm kitaplarını okumak istemiştim. Tarzı bana o kadar yakındı ki. Biraz muzip biraz hüzünlü biraz çizimli biraz düşündürmeli…
Cik! ile bu sayede tanıştım. İsmini gördüğüm bir kitaptı ancak kapak görseli şimdiye kadar bana göz kırpmamıştı.
Cik’i uzun sürede bitirdim, sebebi de “Değiştir” diye diye benim ninni repertuvarımı zorlayan bir bebeyle aynı anda okuma yapmaya çalışmamdı. Kitabımı kapatmamı da istemiyor. “Işığını aç, kipatını oku” Böyle böyle neredeyse 1 haftadan uzun sürede Cik’i bitirdim. Yavaş okuduğum için de sindirmiş oldum 🙂
Kitaba Adana’dayken başladığım ve daha ilk satırlarda “annii” diye seslenen bir kuş ile tanıştığım için de o sırada parkta birlikte oturduğumuz anneme modellik yaptırdım.

“Üç çizgi alın. Hafifçe bükün onları. Uçlarından birbirine yanaştırın. İşte size bu öykünün başladığı yer.”

Her gün evinin yakınındaki kırlarda dolaşmaya çıkan Warre’nin en büyük zevki, dürbünüyle kuşları izlemek. Kuşları seyretmenin, insanın hayatı boyunca yapabileceği en güzel şeylerden biri olduğunu düşünüyor.Ve bir gün çalıların arasında kollarının yerinde kanatlar olan bir bebek görüyor. Ya da yüzü ve ayakları olan bir kuş. Resimli kuş kitabında bu türe daha önce hiç rastlamadığından onu besleyebilmek için evine götürüyor, eşi Tina ile bu bebeğe anne ve babalık yapmaya başlıyorlar. Bu minik Kuş da bir gün konuşmaya başlıyor: “Cik!” 🙂

blank

Kuşlar, doğaları gereği dört duvar arasında duramaz, uçmak ister, güneye doğru gitmek ister belki de sadece keşfetmek isterler. Minik Kuş da bir gün bu keşfe çıkar ancak bir “hışçıkıl” bile demediği için Tina ve Warre de onun ardından yola düşerler, ona en azından bir “hışçıkıl” diyebilmek için.
İlk başta karşılarına Loetje isminde bir kız çıkar, o da Minik Kuş’un peşine düşer, ne de olsa babası onu bakıcıyla bırakıp gitmiştir ki bakıcı da sadece evi beklemektedir! Ardından şehirdeki en iyi “kurtarıcı” ile yolları kesişir, o da “hışçıkıl ekibi”ne katılır. Son olarak da kendilerini bir “Rehabilitasyon Merkezi”nde bulurlar ancak onlar buranın sadece otel olduğunu düşünüyorlardır.

Yol boyunca karşılaştıkları insanlar, mekanlar bana yazarın Babam Çalılığa Dönüşünce kitabını anımsattı. Orada da Todd’un annesine ulaşana kadar yol boyu karşısına çıkan neşeli tipler vardı. Cik’te o kadar çok karakter yok ama kitabın özellikle son çeyreğinde ben epey eğlendim.Kitapta en sevdiğim bölüm Cik’le ilgili olmayan Rehabilitasyon Merkezi’ndeki bir çocuk ve kurtarıcı   arasında geçen bölüm. Anlatsam, anlatamam. Diyalogu kopyaladım:

blank
“Bütün dünyanın sabırsızlıkla beklediği bir şey yapmak isterdim ama olmuyor, yapamıyorum.”
“Şöyle tek bir kişinin sabırsızlıkla beklediği bir şey yapsan daha iyi olmaz mı? İstersen, o bekleyen kişi olmaya hazırım.”

Ve bu diyalogdan sonra çocuğun yaptığı şey:

blank

Bu kitapta Tina’nın anneliğini, Warre’nin sabrını, Loetje’nin neşesini, Kurtarıcının cesaretini ve elbette Cik’i ne kadar sevmiş olursam olayım, aklımda en çok bu çocuk kalacak.
Yazarın hayata bakışını, onu biraz ciddi biraz alaycı ele alışını, çizimlerinin özgünlüğünü çok sevdim.

blank

blankYazarın web sitesinde çok fazla şey bulamadım ama Goodreads’e bakınca Türkçe’ye çevrilmemiş kitapları olduğunu gördüm. Umarım onları da yakında okuruz. Çevirmen Burak Sengir’e ayrıca teşekkürler bu harika çeviri için, aynı tadı “Kıyıya Vuran Kız” kitabından da almıştım 🙂

10 yaş ve üzeri kitaplara buradan ulaşabilirsiniz.

Cik!
Özgün Adı: Iep!
Yazan ve resimleyen: Joke van Leeuwen
Çeviren: Burak Sengir
Yaş grubu: 10+
Hayykitap, 2011, 167 sayfa, karton kapak

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<