Dedem Bir Japon Balığı

Dedem Bir Japon Balığı kitabını alalı epey oldu aslında ama bugün pikniğe gittiğimizde okuma fırsatı buldum. İçinde dede geçen kitapları, dede-torun ilişkilerini çok seviyorum. Kendi dedelerimle tanışma fırsatım olmadı. (Doğumları 1905 ve 1907 olunca) Ancak teyzemin eşine “dede” diyerek büyüdüm ve tam üç yıl önce vefat edene kadar da dede-torun ilişkimiz devam etti. Huysuzluklarını bile özledim. Dedeme dair aklımda kalan en önemli şey, çocukken damda beraber yaptığımız yaramazlıklar ve bana başladığım işlerde “Başarabilirsin” cesaretini vermesi olmuştu.

Japon Balığı mı? Bir Dede Mi?

İtiraf etmeliyim, en son ne zaman iki yazarlı bir kitap okudum, hatırlamıyorum. O yüzden de ilginç bir deneyim olacağına sevinerek başladım Dedem Bir Japon Balığı kitabına. Kapaktaki karakteri kız çocuğu olarak düşünme gafletimden sonra karşıma hikayenin anlatıcısı, malum japon balığı dedenin torunu Mete çıktı..

Anlatımdaki Yükselişler, Konudaki Düşüşler

Bir kitap hakkında yorumumu yazarken normalde bu tarz yönlendirici ara başlıklar kullanmamayı tercih ederim ama bu kitap için küçük bir istisna yapmak istedim.
Kitabın en güçlü yanı hafızası zayıflamış bir dedeye sahip olan Mete’nin anlattıklarından ziyade, Mete’nin kullandığı dilin akıcılığı, çekiciliği, muzipliği ve “Sevgili okur, seni görüyorum ve duyuyorum.” hissi. Bu his, bazı kitaplarda rahatsız edici seviyede olabiliyor. Okur olarak fark edilir olmak keyif vermeyebiliyor. Ancak Mete’nin üslubu ve kullandığı örnekler, hikayeyle paralel ilerleyen gelişimi bende onunla sohbet etme ve onu daha yakından tanıma ihtiyacı uyandırdı. (Ona pas atmak güzel)

Tam olarak 10 yıl 9 ay 13 gün 11 saat ve 48 dakikalık yaşamının son günlerine tanıklık ettiğimiz bir karakterin anne ve babasıyla yaşadığı atışmalar ve bu dilin gerçekliği üzerinden bakınca kitabın 10 yaş ve üzeri okurları için keyif vereceğini düşündüm.

Beni tereddütte bırakan nokta ise verilmek istenen konunun kimi yerde fazla açıklayıcı ve kimi yerde ise hızlıca geçilmiş olması oldu. Mete, dedesinin hafızasının kötü olduğunu çünkü hasta olduğunu biliyor ancak tam olarak nasıl bir rahatsızlığı olduğunu bilmediğinden onunla vakit geçirmek istemiyor ancak bir gün işler değişiyor ve sonunda beni oldukça şaşırtan (ve bence anlatımın seyrini sekteye uğratmış) bir anne-oğul diyaloguna şahit oluyoruz.

İlginç Bir Diyalog

Mete’nin annesi Mete’ye dedesinin hastalığının Alzheimer olduğunu oldukça detaylıca anlatıyor ve neden daha önce bana bunu anlatmadınız ki diyen oğluna da ilginç bir cevap veriyor:

“Şimdi anladım, demek ki o yüzden her seferinde tekrar tanışıyoruz. Neden daha önce bu şekilde anlatmayıp hasta diye geçiştirdiniz ki? Ben bebek değilim, anlayabilirim. Ben de sandım ki…”
“Ne sandın? Dur ben söyleyeyim: Bizi salak sandın sen. …”

Garipsediğim nokta geçen ifadeden daha çok, ifadenin kullanımının gereksizliği ve bunun bir dayanak noktasının olmaması.

Ancak 80 sayfalık, keyifle okunan bu hikayeden cımbızla bir şey çekip tüm hikayeyi onun üzerinden anlatacak değilim. Demek istediğim şu, ailesinde bu hastalığa dair örnek olan çocuklar için bir isim duymak ve teşhis-tedavi yönlerini bu şekilde öğrenmek faydalı olabilir ancak kişisel tercihim bu tarz rahatsızlıkları ismi anılmasına gerek duyulmadan satır aralarında okuyabilmek.

Hikayenin bağlandığı noktaya geçişini de açıkçası hızlı buldum ancak Mete’nin dedesi için yaptığı bu tatlı sözlük projesi gerçekten çok hoşuma gitti ve farklı durumlarda kullanılmak üzere de örnek teşkil edebileceğini düşündüm.

Sizin için kırmızı bir bere ören dedenizi sevin. Ve size ne pahasına olursa olsun bisiklete binmeyi öğreten dedenizi daha da çok sevin. Tüm tatlı dedelere selam olsun!

Kitabı almama sebep olan şeyin kapaktaki görsel olduğunu söylemeden geçmek istemem. Hikayenin mizacına ve muzipliğine uygun çizimler Pelin Turgut‘a ait.

*10 yaş ve üzeri kategorideki şu kitaplar da ilginizi çekebilir.
Burada yazmaya fırsatım olmamıştı ama çok sevdiğim bir hikaye olan Dedem Bir Kiraz Ağacı kitabına da göz atmanızı isterim.

Dedem Bir Japon Balığı
Yazan: Işıl Şahin ve İnci Özdemir
Resimleyen: Pelin Turgut
Çınar Yayınları, 2019, 82 sayfa, 10+

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<