Kızıma Mektup : 8 Yaş
Sevgili Elif,
Bugün 8 Nisan 2022 saat 13.31. Yarın senin doğum günün. Sana bir mektup yazmak istedim. “Bu da nereden çıktı şimdi?” diyebilirsin. Ben olsam derdim sanırım. Eskiden daha çok blog okurdum. O zamanlarda annelerin çocuklarına yazdıkları yazıları görüp gülerdim.
Sosyal medyadaki paylaşımlar hâlâ aynı etkiyi yapıyor bende. Çocuğuna bir şey diyeceksen git söyle ne diye orta yerde bunu ilan etmeye ve göstermeye çalışıyorsun derdim ve hatırlıyorum küçümserdim. “İnsan kınadığı şeyi yaşamadan ölmez.” diye bir laf var. Bu satırları okuduğunda “Kınamak ne? Kimi kınadın anne? Onun haberi oldu mu? Adı neydi? Peki o sana ne dedi? Sonra ne oldu?” diye ardı kesilmeyen sorular soracağına inancım tam o yüzden lafı uzatmamaya çalışacağım. Biliyorsun bu konuda pek de iyi sayılmam.
“Sen şimdi büyüdün mü?” diye bir soru soracak olsam hemen “Annem sensin, bunu fark etmedin mi?” diye lafı ağzıma yapıştıracaksın ve ben henüz gözlerim dolmuşken gülmeye başlayacağım. “Bunda gülecek ne var? Niye her dediğime gülüyorsun?” diyeceksin sonra da. İkimiz de birbirimizin ne zaman nerede ne söyleyeceğini az çok tahmin edebiliyoruz sanki. Bu güzel bir şey.
Sekiz yılın içerisinde yanlış yaptığımı düşündüğüm pek çok an oldu. Bazen o küçücük olaya neden o kadar büyük tepki verdiğimi anlayamadım bazen de sakinliğime şaşırdım. Yıllar geçtikçe en çok bir şey demeden önce düşünme halinin işe yaradığını gördüm. Bunu da son yıllarda yapabilmeye başladım. Neyse yine de geç kalmış saymıyorum kendimi.
Geçen gün ben hastayken çok üzüldün. Üzülmene üzüldüm ben de. Migren tuttuğu zaman da “Neden hep başın ağrıyor?” dediğinde de içim burkuluyor biraz. Sorduğun için değil, yanlış anlama. Sadece neden geçip gitmiyor migren veya sıklıkla geliyor beni sizden ayırıyor buna canım sıkılıyor. Geçen günkü ise hiç beklemediğim bir yerden geldi. Ben sadece yorgunluk olduğunu düşünürken mide ve bağırsak enfeksiyonu geçirdiğimi üçüncü günde öğrendik. Hastanede kaldığım gece de kendimi tuhaf hissettim çünkü sadece doğum yaptığımda hastanede gece kalmıştım. Bu durumlarda söylediğim bir söz var biliyorsun, anneannen sık söyler; “Buna şükür.” Şükretmek önemli ama neyse bu mektubun konusu böyle sıkıcı konular değil.
Kızıma Mektup
Araya pek çok şey girince saat de 15.44 oldu ve senin okuldan çıkışına az kaldı. Önümüzde bir haftalık tatil var. Gönül ister çıkıp gezelim ama izin alma şansım olmayacak. Belki başka bir zamana anne-kız yaparız. Baş başa yaptığımız her şey çok keyifli oluyor. Beraber dolmuşa binmek, sohbet etmek, bir yerde oturup bir şeyler yiyip içmek, belki sinemaya gitmek, bir şey almayacak olsak bile sevdiğimiz mağazalarda dolanmak, el ele olmamız ve duru bir zaman dilimini paylaşmamız.
Geçen sene kitap okumayı o kadar da sevmediğini söylediğinde üzülmüştüm ama seni anlıyordum çünkü okuma hızın istediğin gibi değildi ve bu seni rahatsız ediyordu. Şu an benden kitap istediğinde veya benim aklımda hiç olmayan kitapları kitaplıktan seçip okuduğunu görünce de aşırı mutlu oluyorum. “İşte bu benim kızım.” diyorum. Bu cümlede pek çok ego var ama şu an sorsan sana egonun ne olduğunu açıklayabileceğimden emin değilim. Ayrıca, sözlüğün yok mu senin küçük hanım? 🙂
Temel annelik cümlelerini de mektubumda geçiresim geldi. Bunların başında, “umarım iyi insanlar çıkar karşına” temennisi geliyor. Bunun ne anlama geldiğini anne olduğumda anlamıştım. Aslında annemin söylediği ve benim burun kıvırdığım pek çok şeyin ne anlama geldiğini anne olunca anladım. Yani sen doğduğunda.
Konudan konuya olacak ama, o ne doğumdu öyle! Ben normal doğum yapacağım diye ısrar ederken senin kendi yoluna çoktan karar vermiş olmanla zaten şüphelenmiştim başına buyruk mizacından. “Sizin düşünmeniz önemli değil, benim kararım önemli.” gibi bir havada ve evet gerçekten gözlerin açık doğmuştun. Kakanı yapmış ancak yutmamıştın. Oradan da akıllı olacağını sezmiştim. Hamileyken bile babanın sesine farklı tepki veriyordun bir de Mozart’a! Bu kısım da bana hem iyi müzikten anladığını hem de babanın senin için hep çok önemli olacağını ve yaramazlıklarına onu ortak edeceğini düşündürmüştü, eh pek yanıldığımı söyleyemem.
Bana bazen ilginç sorular soruyorsun. Şaşırıyorum, afallıyorum. Hatta tam olarak şöyle hissediyorum. Biri bana bir top paslamış ve o top aniden önümde belirmiş. Topa ne yapacağıma iyi karar vermem lazım. Sert vuramam bir yerlere zarar verebilirim. Fazla yumuşak vurursam topun gücünü hafifletebilirim. Ne yöne ve ne hızla gideceğine birkaç saniye içinde karar vermem lazım. Böyle kritik anlarda mola isteyebiliyorum. Her zaman değil elbette. Topu her zaman doğru yere atamayacağımı biliyorum. Bu bazen tuhaf geliyor bazen de normali bu değil mi ki diyorum. Kafanı karıştırdım farkındayım. Benim de kafam karışık. Sana çok güleceğin bir şey söyleyeyim o halde, hazır mısın?
Anne olmadan önce çocukları hamura benzetirdim. Çocuklar doğardı ve onları anne babaları şekillendirirdi. Yani iyisiyle kötüsüyle tüm sorumluluk anne babanındı. Anne olunca bunun ne saçma ve komik bir şey olduğunu anladım. Sen doğmadan önce okuduğum onlarca kitapta senden bahsedilmiyordu. O zamanlar moda olan ebeveyn kitaplarında çocuklar çeşitli kategorilere ayrılıyor ve her birine özelliğine göre davranılıyordu. Pek çok şey gibi anneliği de kitaplardan öğrenebileceğim yanılgısına düşmüştüm. İlk yılın için üzgünüm o yüzden. Çünkü sen kitapta yoktun. Pek çok çocuk gibi. İyi ki de yoktun mu demeliyim acaba?
Hamura geri dönecek olursak, ne kadar hamur olduğunu bilmiyorum ama buna şekil veren biz değildik. Sadece biz değildik demem daha doğru. Genetik, çevre, mizaç gibi birçok faktör etkiliydi ama ben mizacın sende daha etkili olduğunu gözlemledim. Bunu söylemek ilginç geliyor ama seni olduğun halinle algılayabilmem epey zamanımı aldı ve bunun için üzgünüm. Yani bu kadar vakit kaybettiğim için. İyi taraftan bakalım, ya hiç bulamasaydım yolumu 🙂
Annen olduğum için kendimi şanslı hissettiğimi söylemiş miydim sana?
Gözlerini devirmiş, “Evet, milyon kez!” dediğini duyar gibiyim. Bunu laf olsun diye demediğimi sana kanıtlayabilirim ama mektubum çok uzar. Hayata yaklaşımın, düşünme şeklin, hazır cevaplılığın, aynı anda çekingenliğin ve ne yazık ki bana çok benzeyen başkalarını fazla düşünme halin bana her gün yeni bir şey öğretiyor. Evet, ikinizden de öğreniyorum. Annelik bu öğrenme yolu belki. Yolun kendisi. Ama ne kadar çok annelik lafı yaptıysam da anneliği fazla kutsallaştırmaya da mükemmellik beklentisi içinde olunmasına da karşıyım.
Bizim nesil, biz hangi kuşaktık yahu unuttum, pek çok şeyi kanıtlamak zorunda kalarak büyüdü.
İyi Çocuk
İyi Öğrenci
İyi Eş
İyi Anne
Geldin şu an, kısa bir ara! 17.59 olmuş. Yeşil Yumurta ve Salam’ın ikinci sezonunu izliyorsunuz şu an. Yanınızda olmadığımın farkında bile değilsiniz. Bu yeni sezonu çoktandır bekliyordun. Sana sürpriz yapıp yarın doğum gününe yeşil yumurta bulasım var 😛
Fark ettim ki mektubu aslında hiç bitiremeyeceğim. Yazacağım şey çok. Seni düşününce aklıma eskiden çoğunlukla uykusuz geceler gelirdi. Tam beş yaşına kadar neredeyse hiç uyumadığını ve hiç uyumadığın gibi komşulara kapı zili çaldırtıp “İyi misiniz?” dedirtecek kadar çığlıklarla ağladığını söylemiş miydim? Efendim? Çok mu söyledim? Muhtemelen daha da söylerim. Normalde de uykuya düşkün biri değilim ama kesintisiz dört (rakamla da yazayım: 4!) saat uyuyabilmemiz senin beş yaşını bulmuştu. Bu arada bir kardeşin olduğunu da yazmama gerek yok herhalde.
Geçen gün ben çok hastayken ve “Benim neyim var bilmiyorum.” dediğimde, babanla acile gitmeyi konuşurken bana söylediğin cümle de aklımdan çıkmıyor. O an tepki vermemem duymamamdan değil gerçekten şaşırmamdan kaynaklanıyordu: “Bence anne senin ihtiyacın olan şey babana sarılmak!” Bu nereden geldi aklına, seni böyle bir düşünceye ne itti bilmiyorum. Çaktırmasan da çok hislisin. Arkadaşlarının sırt çevirdiği arkadaşına üzülüp ertesi gün onunla oynadığını söylediğinde çok sevinmiştim. Yine bir “işte benim kızım!” lafı çıkmıştı içimden. Evet başlardaki ego yine devrede ama bu kez sadece beni değil babanı da kapsıyor.
Ailemizdeki bu merhametli hali çok seviyorum. Bu herhangi bir okulda öğretilebilecek veya kitaplarda okuyup algılanabilecek bir şey değil gibi geliyor bana. Ya da o kadar çok kaba / merhametsiz insanla karşılaştım ki taş kalplerinden ben utandım ve bunun kıymetini anladım diyelim. Azıcık kendimize şefkat gösterdik.
Sana anı olsun diye iki satır komikli duygulu (bu ikisinin yerini değiştirmeli miyiz sence? Duygulu komikli olsa anlamı değişir mi? )bir şeyler yazıp bilgisayarı kapatacaktım. Yazmak bana öyle iyi geldi ki bırakamadım. Başından kalktığımda aklım burada kaldı.
8 Yaş
Büyüyorsun…
Hayal gücünün sınırsız olabilmesini, düşlediklerinin peşinden tutkuyla gitmeni, insan olma yönünü kaybetmemeni ve kitapların hep hayatında olmasını çok isterim. (Senin için baskısı olmayan bir çizgi roman buldum, hediye paketinde var, umarım seversin ayrıca.)
Hep sordun, ben hangi mesleği seçeceğim diye.
Bunu bilme imkanım yok.
Klasik anne cevabı vereyim (bu yeni nesil güncellenmiş sürümden bir cevap) mutlu olacağın bir iş yap.
İçimdeki Esra ise gizliden gizliye seni çizgi roman yazar/çizeri yapıyor. Gerçekten. Bu belki de benim hayalimdi ve sende gerçekleştiğini görmek istiyorum, kim bilir.
Duvarları, sınırları, engelleri hiç görmemeni değil, onları gördüğünde pes etmemeni onları aşabilecek gücünün içinde olduğunu hep bilmeni isterim. (Baban olsa, aradığın güç içinde esprisi ile şu ahengi bozardı :P)
Fark ettin mi bilmiyorum senden çok şey istedim. Bazısının yanından bile geçmeyeceksin bazısını yaparken belki bu yazıyı anımsayacaksın.
Sen hep benim minik sarı papatyam güzel kızım olacaksın.
Seni hep çok seveceğim. Bu hiç değişmeyecek.
Haydi gel sarılalım,
Seni çok seviyorum.
İyi ki doğdun!
Lokum Anne’n
*Mektuplarımı seversen
Eğer sen de istersen
Gönder bir işaret devam etmem için,
(Tamam, yeşil yumurta da olur)
Bir şarkı da söylerim,
Eğer sen söyle dersen…
***
Anneliğimin sekizinci yılı da kutlu olsun o halde. Gerçekten çok uykusuz kalan o anne ve babaya kocaman sarılayım ve “Büyüyorlar.” diyeyim.
Önemli Not: Uykuyu hâlâ sevmiyor. En azından gece çığlıklarla ağlamıyor. Buna şükür.
Elifle beraber yaptığımız Lokum Çocuk Kütüphanesi podcast yayınlarımız da ilginizi çekebilir.
4 Yorum
Ah Esra, 8 yaş çok büyük! Hâlâ bıdır bıdır peşimde olan kızımın bu zamanlarının kıymetini daha çok bilmem gerektiğini fark ettirdin. Seni olduğundan daha da zenginleştiren Elif’i öperim ve dilerim, hayallerinin de ötesinde güzellikler onu bulsun ❤️
Tebrikler
Ah güzel çocuk ve güzel kadın, iyi ki doğdunuz ve büyüdünüz.. Sevgiler
Güzel Elif,mutlu yaşların olsun.
Yani çok ozleniyor o sohbetler. Çünkü büyüdükçe araya arkadaşlar da giriyor.Odada yalnız takılmalar da.Demem o ki Esra, çok ozleniyor o kucukluk halleri.
Anneliğini de yürekten kutlarım.
Dilek