Mucize

“Mucize” kitabını ilk çıktığında -henüz çok satanlarda değilken- kapağı ilgimi çektiği için kitapçıda meraklanarak karıştırmıştım. Kötü bir önyargı biliyorum ama bu tarz ciltli kitaplarda çok hayal kırıklığı yaşadığımdan olsa gerek, “beklesin” diyerek almadım ve sonra kitap kelimenin tam anlamıyla patlama yaşadı. Buna şaşırmadım çünkü bir kitabın iyi-kötü olması değil reklamının nasıl ve ne kadar yapıldığı önemli “çok satan” olması için. (İstisnalar olabilir elbette) Pegasus Yayınları’nın fiyat politikası beni başka kitap alamamaya sürüklediği için kitaplığımda özellikle olmasını istediğim kitaplarını satın alıyorum; geri kalanını da ödünç alıyorum. Bu kitabı da sevgili Damla’dan ödünç aldım ve ne mutlu ki kitap benden sonra da Van’daki bir okula gidecek.
Mucize kitabının sinemaya uyarlandığını ve haftaya vizyona gireceğini de öğrenince okumamı hızlandırdım ve Mucize ile dün akşam vedalaştık.

Hikaye aslında tam olarak beklediğim gibiydi, sağa sola yalpalamadan ve yıpratmadan ve dahi titretmeden ilerliyordu. Yaşananları tahmin etmek etmek pek zor değildi ve dili akıcıydı.
August, 4 milyonda bir kişide meydana gelebilecek bir kromozom bozukluğu ile doğuyor ve doğumundan itibaren çeşitli ameliyatlara maruz kalıyor. “Engelli” denebilecek bir durumu yok sadece yüzünde ilk göreni epey sarsan bir görüntüsü var. 5. sınıfa kadar evde eğitim görmüş ancak 5. sınıf itibariyle ortaokula başlayacak. Bu hikayede de 5. sınıf boyunca yaşadıklarını, arkadaşlıklarını, hayal kırıklıklarını ve çözümlenme sürecini okuyoruz.
Hikayeyi bize çoğunlukla August anlatsa da çevresindeki kişilerin ağzından da olayları dinleme şansımız oluyor ki kitabın dinamiğini kazandıran önemli bir unsur olduğunu düşündüm. Özellikle de ablası Via’nın bakış açısı bence en önemlisiydi. “Yüz hasarı ile doğmuş bir çocuk” olmak elbette ki zor ancak “yüz hasarı ile doğmuş bir çocuk”un ablası olmak da o kadar kolay değil; hele ki tüm ilgi yıllar boyu sadece kardeşteyse ve insanlar arkasından acımasızca “ucube” diye sesleniyorlarsa…
Kitabın “çok satanlar”da olması haricinde “çok sevilen”lerde yer almasını August’un özel durumuna bağlayabilir miyiz? Bilmiyorum. Bu özel durum haricinde beni yukarıda da bahsettiğim gibi sarsmayan ve titretmeyen bir hikaye oldu. Kurgu oldukça klasik bir Amerikan filmi havasında ilerliyor ve gerçekten sonunda “Hollywood bu senaryoyu kaçırmaz!” diyorsunuz.
August’un 10 yaşına gelene kadar yaşadıkları ona “mucize” denmesine sebep ama hikayenin asıl kahramanı bence anne. Azimli, dik duruşlu, özgüvenli, sabırlı… Tam da bu sebepten onun bakış açısından da hikayeyi dinlemeyi isterdim. Ama bu kitabın “gençlik edebiyatı” kategorisinde olduğunu düşünecek olursak, belki bu biraz fazla da kaçabilirdi.
Kitaptan aklımda kalan:

“…Evren bizi terk etmiyor. En kırılgan oluşumlarını, bizim göremediğimiz yollardan gözetiyor, seni gözü kapalı seven ailen gibi. Ve sadece insan olduğu için kendini suçlu hisseden ablan gibi. Senin uğruna arkadaşları tarafından terk edilen, boğuk sesli, küçük bir çocuk gibi. Hatta fotoğrafını cüzdanında taşıyan pembe saçlı bir kız gibi. Evren belki bir piyangodur ama eninde sonunda karşılığını verir. Evren tüm kuşlarını gözetir.” 

Henüz Türkçeye çevrilmemiş olsa da Mucize’nın resimli hikaye versiyonunu İngilizce olarak okuyabilirsiniz. Ayrıca Goodreads’ten gördüğüm kadarıyla yazar August’u Mucize’de en çok zorlayan karakter Julian için bir e-kitap çıkarmış ve olayları onun tarafından da dinlememizi istemiş. Hatta farklı eklentiler ve bakış açılarının yer aldığı baskılar da yapılmış. “Mucize burada bitmemiş” diyebiliriz 🙂

Kitabın fragmanı ve filmin fragmanı da size kitap hakkında fikir verebilir.
Yazarın web adresi ise burada.

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<