Soğuktan Korkmayan Tek Kuş

Adana’da doğup büyüyen birine göre sıcaktan fazla hoşlanmayan bir yapım var. Bana göre en güzel mevsim sonbahar, hele ki Ankaradaysanız.
İlkbaharı gerçekten yaşayan ve kıştan çıkıp direk yaz sıcaklarına geçmeyen bir memleket varsa orayı da tercih edebilirim.
Ama kış… 2002 yılında Ankara’ya geldiğimde -daha önceden bilmeme rağmen- soğuktan epey etkilenmiştim, yurt odası neyse ki sıcaktı ama dışarı çıktığımda gerçekten üşüyordum. Soğuktan korkmayan tek kuş ile karşılaşsaydım…
Geçen kış evde de ısınamama sorunu yaşayınca Ankara’da kış mevsimini gerçekten sevmediğimi anladım, eve geldiğimizde paltomu çıkarmak istemiyordum. Nasılsa bir iki saat sonra yatacak ve sabah erken saatte kalkacaktık, paltoyu çıkarmaya ne gerek vardı?
Neyse ki nisan sonunda Ankara’dan 2 aylığına ayrıldık ve “bitmeyen kış”ı yaşamamız gerekmedi yoksa kışa söyleyecek iki çift lafım olurdu. Gerçi önce kışın evini bulmam gerekirdi ve bunun için de yola çıkmam… Neyse ki bunları yapmam gerekmedi.
Ama Riki işte tam da bu yolculuğu yaptı çünkü tam 1 yıldır bitmek bilmeyen bir kış yaşıyorlardı ve sokaklarda kardan adam yapacak kar topu oynayacak çocuk bile kalmamıştı…

“Çok da uzak olmayan bir geçmişte öyle bir kış yaşandı ki, böylesi hiç görülmemişti. Gayet normal bir şekilde başlamış, bahar aylarına doğru sinsice ilerlemiş, yaz boyunca esip kavurduktan sonra sonbaharı kalın bir kar örtüsüyle kaplayıp, inanılmaz uzunlukta bir kışa dönüşmüştü. Öyle ki, insanlar bir zamanlar başka mevsimler de olduğunu unutmuşlardı.”

Soğuk Günler

Hikaye böyle başlıyor ve daha en baştan ben o soğuk günlere gidip Riki ile beraber yola çıkmaya hazırlanıyorum. Malum, karda yürürken uyuyakalırsa birinin onu uyandırması gerek. Riki sıkılmış olabilir ama ben hala kartopu oynayabilecek gücü ve isteği kendimde buluyorum hatta onunla atkımı eldivenimi bile paylaşabilirim. Ama bu düşüncelerim çok uzun süremiyor çünkü buz gibi bir rüzgar eşlik ediyor yolculuğumuza. Önce burnum kızarıyor (hatta o ara aklıma “Burun Giysisi” hikayesi bile geldi 🙂 sonra gözlerim yaşarıyor ve bu kadar kısa sürede pes ettiğim için hayıflanmaya ve homurdanmaya başlıyorum.

O ara yanımıza bir taksi geliyor ve bizi trenler çalışmıyor olmasına rağmen şans eseri çalışan tek hatta son anda yetiştiriyor. İçeride biraz ısındık ve ben şimdiden bu yolculuk için endişelenmeye başladım.

“Riki dönüp taksiyi arandı. Tekrar taksiye binip eve gidebilirdi. Yürüyebilirdi de; o kadar uzak değildi evi. Ama Riki, nehirde yüzen kağıttan bir kayık olduğunu unutmuştu. Nehir kendi yolunda akardı. Bir zil sesi duyuldu ve bariyer aşağı indi. Tren istasyona girdi. Riki’nin kışı bulma zamanı gelmişti.”

blank

Ben,”Kışı nasıl bulacağız ki? Bulsak ne diyeceğiz? Desek; acaba bir şeyler değişir mi?” diye düşünürken aslında Riki’nin bana arkadaşlık yaptığını ve benden daha cesur olduğunu anladım.
O kışı bulacaktık, ne pahasına olursa olsun…
Kondüktör’ün söylediği Zarminski’ye Dört Mevsim Oteli’ni bulmak için geldiğimizde karşımıza ta daa kim çıktı dersiniz? Evet, yanılmadınız: Soğuktan Korkmayan Tek Kuş!

blank

Kuş mu yoksa tuhaf bir penguen mi diye düşünürken bu çok bilmişin peşinden gitmeye başladık. Bizi ilk başta biraz kandırsa da Dört Mevsim Oteli’ni görünce gözlerim açıldı, bu nasıl bir güzellikti böyle… Kış mevsiminin yanına gidecekken asansördeki “Maalesef takılıp kaldı.” yazısıyla biraz hayal kırıklığı yaşamış olsak da sonunda…

İşten ondan sonrası Riki ile benim aramda. Çünkü kışa çekip gitmesi için çok fena sözler söylemek için ağzımızı açmıştık ki olanlar oldu!
***
Bu kitapla beraber mevsimleri ve aslında döngünün ne kadar önemli olduğunu keşfettim.
Bu kitabı okuyan bir çocukla beraber, “Senin en sevdiğin mevsim hangisi?” sorusu ile başlayıp “Her zaman senin sevdiğin mevsim olsa ne olurdu?” sorusuna kadar giden kapsamlı bir diyalog yaşanabilir.

Hayat koşturmacasında üzerinde pek düşünmesek de her mevsimin ve gün dönümünün (insan eliyle mahvedilmediği sürece) yaşamımız için ne kadar kıymetli olduğunu anlamak için de önemli.

RİKİ

Diğer bir nokta da Riki’nin asla pes etmemesi…
Yetişkinlerin birçoğu durumu kabullenmişken bir çocuğun kış mevsimine iki çift laf söylemek için yola düşmesi ve peşine beni de takması! Gerçekten bir ara ben de pes edecektim de Riki toparladı beni 🙂

Soğuktan Korkmayan Tek Kuş, özgün ve neşeli bir karakter; biraz sinir bozucu olsa da!
Önümüz kış olduğuna göre soğuklardan sızlanmamak için veya soğuklara farklı bir açıyla bakabilmek için güzel bir hikaye.
Soğuktan Korkmayan Tek Kuş’un dediği gibi; “Hurra!” 🙂

*Yine de ben Sonbaharda daha çok vakit geçirebilmeyi diliyorum…

Bu kitaplar da ilginizi çekebilir.

Soğuktan Korkmayan Tek Kuş
Yazan: Zoran Drvenkar
Resimleyen: Martin Baltscheit
Çeviren: Mine Kazmaoğlu
Günışığı Kitaplığı, 2010, 96 sayfa,8+

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<