Anne Frank’ın Hatıra Defteri
Anne Frank’ın Hatıra Defteri‘nden ilk olarak ne zaman haberim oldu (ortaokul?) ve ilk ne zaman okudum (lise mi üniversite mi?) tam hatırlayamıyorum. Kapaktaki kızın gülüşü beni hep tedirgin etmişti küçükken. Ve onun dünyasının beni yutabileceğinden korkuyordum. (Bu kısımda ilkokulda olsam iyi olur…) Her okumanın doğru bir zamanı olduğuna çok inanırım.
Adı Sıfır
Hangisi Diğer Dünya? “Sakin ol Sıfır. Ben buradayım ve her şey kontrol altında…” Aslında hiçbir şeyin kontrol altında olmadığını bu sözlerin tekrarından ve tekrarlanan sözün anlamını yitirmesinden anlıyoruz. Karşımızda adı Sıfır olan ve on dört yıldır bir deneyin içinde olduğunu bilmeden sanal gerçeklikle donatılmış, her şeyden ve herkesten yalıtılmış bir
Tuhaflıklar Ailesi Yollarda
John David Anderson’un Üç Çocuk, Bir Öğretmen ve Unutulmaz Bir Gün kitabından sonra yeni yayımlanacak kitabını uzun süredir bekliyorduk. Bu kitabı çok sevenler olarak bir grup kurulsa sanırım buna kimse şaşırmaz. Yayınevinin kataloğunda kitabı gördüğüm andan beri kitaba kavuşmak için gün saydım. Hemen okumaya başladım ancak kitabı ne hemen bitirmek
Tilki 8
Uzun zaman oldu bloğuma yazı yazmayalı ve gerçekten çok özledim burada olmayı. Tudem katalogları güz mevsiminde yayımlandığında çok büyük bir heyecanla önümüzdeki bir yıl hangi kitapları okuyacağımız konusunda telaşa kapılıp katalogları iştahla karıştırıp notlar alırım hatta bazı arkadaşlarımla da paylaşırım. Geçen seneye benim için damga vuran kitaplardan biri Frip olduğu
Fareler ve İnsanlar
Üniversite ikinci sınıftayken, ilk sene derslerim kötü olduğu için kaldığım yurttan ayrılmam gerekti, Cebeci’den Dışkapı’daki yurda sürülmüşüm. İlk başta uzaklıktan dolayı çok mutsuzdum ama orada geçirdiğim bir sene bana çok şey kattı. Arkadaşlarımın neredeyse tamamı veterinerlik okuyordu ve ben “iletişim” okurken onlar birçok hayvanın kemiklerinin Latince adlarıyla cebelleşiyorlardı ve bu
Solucanlı Ay
Kitabın hikayesine geçmeden önce, bu kitapla yolumun nasıl kesiştiğini anlatmam lazım. “Her İhtimale Karşı” kitabından sonra Meg Rosoff’un neler yaptığını takibe aldığım bir sırada bu kitap ile karşılaştım. Arka kapakta yer alan “Yılın en iyi kitabı” tarzı ifadelerden pek etkilenmem aslında (hatta bunu yazma ihtiyacında olduklarına göre vasat bir kitap
Yıldızkız Yıldızlı Sevgi
Bazı kitaplara torpil yaptığımı hissediyorum. Bu iki kitap da onlardan, okurken torpil yapmayı sevdiklerimden. Bazı yerlerde daha yavaş bazı yerlerde de daha hızlı okuyup kitabı -bence- tam olarak içime sindirebildim. Banu yazdığından beri aklımdaydı ancak baskısı olmayan kitaplardan oldukları için birazcık peşlerine düşmem gerekti. Kafamdaki üçlemeden sonra araya giren kitaplar beni
Var Mısın Yok Musun
Üniversitedeyken bir yıl boyunca Veteriner Fakültesinin içindeki yurtta kaldığım için oda arkadaşlarım ve yurttaki arkadaşlarım veterinerdi. Bazılarının ilk senesiydi ve at, eşek, inek vb’nin tüm kemiklerinin Latincesini ezberlemeye çalışıyorlardı. En zor dersleri anatomiydi, şanslılarsa (ben değil tabii ki, kokusu fenaydı) kemik bulup odaya getirir ve yerinde inceleme yaparlardı. Tıp Fakültesi
Gökyüzü Çocukları
Domingo Yayınları‘nın son dönemde çıkan kitaplarını seviyorum. Henüz bloğa yazamamış olsam da Mucizeleri Saymak beni çok etkilemişti. Geçen hafta bitirdiğim Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu kitabının içindeki hüzün ise bana fazla geldi. Çakma Anne‘yi tüm annelere tavsiye ederim. Kültür olarak farklı olsak da ‘rahatlatıcı’ ögeler barındıran neşeli bir kitap. Banu’nun yazısından
Farklı
Geçen hafta kafam çok dağınıktı ve sanki bir güç beni derin karanlık bir kuyuya çekiyor gibi hissettim. Can sıkkınlığı da değil bunun adı, sanki bir girdap. Birkaç sayfa okuduğum “Farklı”ya bayılmış ancak kitaba tam olarak odaklanamamıştım ki her şeyi bir kenara bırakıp kitabı bitirdim. İçinde olduğum girdapta meğerse Steinhöfel’in parmağı