Tuhaflıklar Ailesi Yollarda
John David Anderson’un Üç Çocuk, Bir Öğretmen ve Unutulmaz Bir Gün kitabından sonra yeni yayımlanacak kitabını uzun süredir bekliyorduk. Bu kitabı çok sevenler olarak bir grup kurulsa sanırım buna kimse şaşırmaz. Yayınevinin kataloğunda kitabı gördüğüm andan beri kitaba kavuşmak için gün saydım. Hemen okumaya başladım ancak kitabı ne hemen bitirmek
Müzede Canavar Yokmuş
Evde sanat konulu kitapların sayısı arttıkça mutlu oluyorum ve bu alanda okumalar yapmak bana farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Yolun başındayım bile diyemediğim bir yerdeyim ama bulunduğum yerde yanımda Elif’in de olması çok keyifli. Daha dün sanatla ilgili bir kitap hakkında podcast yayını yaptık, çok eğlenceliydi. “Müzede Canavar Yokmuş” kitabını
Örümcek Ağı
E.B.White’ın Örümcek Ağı isimli kitabını birkaç ay önce okumaya başladığım Çocuk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış kitabında görmeseydim belki de uzun zaman farkında olmayacaktım. Kitaplarda geçen kitapları mutlaka not alırım ve merak uyandırdıysa da peşine düşerim. Hatta baskısı yoksa, bu benim için yeni bir kapıyı aralar ve kendimce kitabı bulma meydan
Fareler ve İnsanlar
Üniversite ikinci sınıftayken, ilk sene derslerim kötü olduğu için kaldığım yurttan ayrılmam gerekti, Cebeci’den Dışkapı’daki yurda sürülmüşüm. İlk başta uzaklıktan dolayı çok mutsuzdum ama orada geçirdiğim bir sene bana çok şey kattı. Arkadaşlarımın neredeyse tamamı veterinerlik okuyordu ve ben “iletişim” okurken onlar birçok hayvanın kemiklerinin Latince adlarıyla cebelleşiyorlardı ve bu
Enno Ya Da Asfalttaki Karahindiba
Bazı kitaplar yolunuzun tam üzerine düşer ancak onu fark edip okumak veya hiç fark etmeyip yolunuza devam etmek biraz da sizin tercihinizdir. Enno benim için ilk gruba giriyor, bunun en önemli sebebi de kapaktaki çocuğun ürkek bakışları. “Bir derdim var ama kimse beni anlamıyor.” ifadesini yakaladığım için kitabı aldım ve
Limon Kütüphanesi / Jo Cotterill
Jo Cotterill’in Limon Kütüphanesi kitabını ismi, kapağı ve konusu sebebiyle uzun zamandır okumak için listemde bekletiyordum. Geçen hafta ben de sonunda kütüphaneye giriş yaptım. Arkadaşlık ne zaman başlar? Hayatınıza birini almaya hiç ihtiyaç duymadığınızı düşündüğünüz bir an gelip sizin kapınızı çalabilir mi? “Evde yokum” diye seslenirken bu ironiye gülersiniz ancak ısrarla
Sekoyana’nın Kapıları / Şiirsel Taş
Şiirsel Taş’ın Sekoyana’nın Kapıları kitabını Sevgili Latife hediye edene kadar varlığından haberdar değildim. Ve ilginç olan Herman Hesse‘nin Ağaçlar kitabından hemen sonra ve aslında birlikte bir okuma yapmış olmam oldu. Ve tam da o günlerde eve dönerken bir ağaç keşfettim. Yanındaki ağaçlardan neredeyse hiçbir farkı yoktu ancak bana seslenmesinin bir sebebi vardı:
Son Yelkovan
Son Yelkovan kitabı ve Dilge Güney ile mini söyleşimiz: “Kalbini kötülük yönetmiyorsa yolundan şüphe etme.Kapat gözlerini, dileğinin gerçekleşmesini bekle.” Kitapta karşılaştığım bu cümlenin benim için de bir anahtar olabileceğini düşünmeden not ettim defterime. Gözlerimi kapattım ve dileğimin gerçekleşmesini bekledim, kalbimi kötülük yönetmiyordu (umarım) ama şüpheler bolca kurcalıyordu beni. Derken uzaktan
Kayıp Kapının Anahtarı
Öğrenim hayatım boyunca kendimi biraz “öteki” hissedip kabuğuma çekilmiştim. Kabuk zamanla konfor alanı oldu ve orada yaşamanın haricinde bir şeye adım atmak istemedim. “Her güzel şey inanmakla başlar küçük balık.” diye fısıldadı sonra biri. Önce, bana ailemin “küçük balık” dediğini nereden bildiğini sorguladım sonra da bana söylediği cümlenin inanmakla ilgili
Savaşın Son Kışı
Savaştan gerçek anlamda hoşlanmayan biri için konusu “savaş” olan veya savaşlarda geçen kitaplara ayrı bir zaafım var. Ortaokuldayken ne olmak istediğim sorulduğunda “savaş muhabiri” derdim, sanırım bu fazlasıyla Coşkun Aral’ın Haberci’sini izlememden kaynaklanıyordu ama sonra kendisiyle tanışıp yüzünde savaşın o gerçek izlerini gördüğümde silkelendiğimi hatırlıyorum. Dolayısıyla Türkçeye çevrilmiş birçok kitaba