Üç Çocuk, Bir Öğretmen ve Unutulmaz Bir Gün
Öncelikle gözlerinizi kapatıp en sevdiğiniz öğretmeninizi düşünmenizi istiyorum. Bu öğretmen ilkokuldan da olabilir üniversiteden de okuldan da olabilir bir dershane veya kurstan da. (Mola) Gözlerinizi açıp buraya tekrar döndüğünüzde yüzünüzde gülümseme yaratan kişinin hikayesini anlatacağım bugün size. Bu kitapta adı Bayan Bixby ama siz onu zaten tanıyorsunuz. Belki Züleyha belki
Mucize
“Mucize” kitabını ilk çıktığında -henüz çok satanlarda değilken- kapağı ilgimi çektiği için kitapçıda meraklanarak karıştırmıştım. Kötü bir önyargı biliyorum ama bu tarz ciltli kitaplarda çok hayal kırıklığı yaşadığımdan olsa gerek, “beklesin” diyerek almadım ve sonra kitap kelimenin tam anlamıyla patlama yaşadı. Buna şaşırmadım çünkü bir kitabın iyi-kötü olması değil reklamının
Portakal Kız
Sene 2005 (bir sene öncesi de olabilir) üniversitenin kantininde oturuyoruz, yanıma öncesinde çok da muhabbetimin olmadığı bir çocuk oturuyor. Bizim okula Tıp Fakültesini bırakıp gelmiş (ilginç bir detay) ve yaşı benden 10 yaş büyük. Kısa bir sohbetten sonra “Sana bir kitap getireyim, oku, seveceksin.” diyor, ben de şaşırıp “olur” diyorum.
Annemin Kelimeleri
Okuduğunuz kitabın etkisinden çıkmanız ne kadar sürer? Hikaye heyecanlandırmadıysa arka kapakla beraber var olmamış etki de uçup gider. Peki, tam tersi bir durumda? Karakterlerle tam kahve içmeye başlamışken o sohbeti bırakıp gidebilir misiniz? Gitmek istemediğim hatta muhtemelen etkisi bende uzun yıllar sürecek bir kitap okudum geçen hafta. Yazmadan önce bekledim,
Ekşilina
Bazı kitap karakterleri hayatınızı onunla tanışmadan önce ve sonra diye ikiye ayırabilir. Hatta daha ileri gidip çocukluğunuzda yaptığınız ancak yüzleşmekten korktuğunuz şeylerle sizi bir anda baş başa da bırakabilir. Bu karakterleri sevip okşamak yetmez aslında, gösterdiği yere bakmak ve orada biraz duraksayıp sıcak çikolata molası vermek gerekir. Ve bu molalara sadece
Parantez
Yayınevlerinin kataloglarını karıştırmayı ve onlardan not almayı seviyorum. Bazı kitapları henüz ön satıştayken takip etmem de bundan kaynaklanıyor. İşyerinde veya evdeyken boş bulduğum anlarda iki sayfa da olsa katalog karıştırınca kitapçıda hangi rafa yöneleceğimi biliyorum. Tudem’in online kataloguna bakar bakmaz karşıma masmavi kapaklı bir kitap çıktı. Kapak rengi ve kapaktaki
Yankı
Yankı kitabından Feride sayesinde haberim oldu. (kendisi ve kızı Saliha ‘iyi kitap kovalayıcıları’ olduklarından fikirleri oldukça önemlidir.) “Hayalperest’in yazarının yeni bir kitabı çıkmış!” diye benimle paylaştığında “Dur ben de alayım ve beraber okuyalım” dedim. Çok senkron bir okuma olmadı ama yine de güzel bir heyecanı paylaşmış olduk. Kitaba +10 ile başlamamın
Arkana Bakma
Kirsten Boie ile “Şanslı Aile” kitabıyla tanışmıştım. Bu kitabı birkaç sene önce kütüphaneden alıp okuduğum için sadece konusunu, onu da hayal meyal hatırlıyorum. Böyle zamanlarda neden daha önce kitap defteri tutmadığımı düşünüp hayıflanıyorum. Şimdi de çok düzenli notlar aldığımı söylemem, iyi ki Goodreads sayfası var. Geçen günkü sahaf ziyaretimde Can
Kolaysa Ağlama
“Dilara Evden Kaçtı” kitabından sonra Suzan Geridönmez’in diğer kitaplarını da okumak istediğimi yazmıştım. Geçen gün gittiğim sahafta “Kolaysa Ağlama” kitabını görünce hemen aldım ve o gün okumaya başladım. Suzan Geridönmez’i ilk olarak “çevirmen” kimliği sonra da İyi Kitap’ta yazdığı eleştiri yazılarıyla tanıyor ve tarzını çok seviyorum. (Belki bu sevgide kütüphanecilik
Solucanlı Ay
Kitabın hikayesine geçmeden önce, bu kitapla yolumun nasıl kesiştiğini anlatmam lazım. “Her İhtimale Karşı” kitabından sonra Meg Rosoff’un neler yaptığını takibe aldığım bir sırada bu kitap ile karşılaştım. Arka kapakta yer alan “Yılın en iyi kitabı” tarzı ifadelerden pek etkilenmem aslında (hatta bunu yazma ihtiyacında olduklarına göre vasat bir kitap