Gerçeklerin Peşinde Serisi

Bir önceki yazımda sırada “Dev Bir Benek” kitabının olduğunu söylemiş ve bu kitaptan bahsetmezsem bir ejderhanın beni kaçırdığından emin olabilirsiniz demiştim. Sonra yazarın ilk kitabından  küçük bir giriş yapmanın daha mantıklı olabileceğini düşündüm. Ama aklıma geldi, ya bu satırları ciddiye alan biri olur da benim bir ejderha tarafından kaçırıldığımı düşünürse?  Daha kötüsü buna inanması değil de bana nasıl yardım edeceğini bilemiyor olması olurdu sanırım. Daha ilginciyse benim ejderhaları sevmem ve belki gönüllü olarak onlarla uçmak isteyebilecek olmam. (“Şey, biraz daha alçaktan uçabilir miyiz acaba?”) Kendimi bu çıkmazda yakalamışken şöyle bir çözüm buldum, yazıları arka arkaya yazıp aynı anda yayınlayacağım. Böylece ilk yazımı ciddiye alanlar telefona sarılmadan önce bu satırlara denk gelebilir.
Ve bu arada sahiden, yazdıklarımı ciddiye almayan var mıydı aramızda?

Gerçeklerin Peşinde serisi ilk çıktığı zamanlardan beri evde bakıştığım ve bir türlü fırsat yaratıp okuyamadığım kitap rafında duruyordu. Ta ki geçtiğimiz haftalarda yazarın son kitabı Dev Bir Benek ile büyülenip, sessizce raftaki kitaplara uzanana kadar. Bir nevi “Önce okumadığım için kusura bakmazsınız umarım” mahcubiyeti…

Daha önce birkaç yazımda bahsetmiştim ancak hangileriydi bulamadım, uzun uzun yıllar boyunca gazetecilik okumak istedim ve son anda bölüm seçimimi Halkla İlişkiler ve Tanıtım gibi benimle uzaktan yakından alakası olmayan ama neticede İletişim Fakültesi içerisinde yer alan bir bölümden yana kullandım. İlginç olan gazetecilik okumadığıma hiç üzülmeyip tüm seçmeli derslerimi Radyo, Televizyon ve Sinema (Ah RTS!) bölümünden seçmiş olmam oldu. Okulumuz –İlef– öğrencilerini gereksiz yere kuramlara boğmasaydı bence pek çoğumuz daha cevval iletişimciler olurduk. Bende o maya pek yok gibi ama olsun, derslere girmeyip çimlerde bulut izlediğimizi yazmayayım şimdi.

Gerçeklerin Peşinde Serisi

Gazeteci ol(a)madım ama Basın biriminde çalıştım ve pek çok gazeteci ile tanıştım. Hâlâ kalmış mıdır böylesi -gerçeklerin peşinde- bilmiyorum ama  Pırıl ve Fabo’yu görünce onlarla haber hazırlayasım geldi. Kim bu Pırıl ve Fabo?

Dilek Sever‘in yazıp Zeynep Özatalay‘ın resimlediği Gerçeklerin Peşinde serisi Sonton şehrinde geçiyor ve bu şehirde çok satan -çok okunması pek mühim değil- gazete Büsbüyük Haberler’in sahibi Kun’un masasında sakız dağı yükseliyor.
Bu dağın ardında ise iki acar muhabir Pırıl ve Fabo bulunuyor.

Seri birbiriyle bağlantılı olduğu için öncelikle ilk kitabın okunması gerekiyor. Karakterleri hayal etmekte zorlanmadığımız için ilk kitabı “giriş” niteliğinde düşünebiliriz. “Dijital Karınca” alt başlığındaki ikinci kitapta ise düğümler çoğalıyor, diyaloglar artıyor ve şahane bir karakterle tanışıyoruz: OPTİK! Hakkında detay verip okur için sürprizi bozmak istemem ama tanışmak istediğim karakterlerden biri oldu.

Hikâyenin sürükleyici bir şekilde aktarılmış olması ve Pırıl ile beraber gerçeklerin peşine düşmemiz neticesinde aklımda bir takım sorular oluştu:

Bu seriyi ortaokul zamanlarımda okusam seçimlerimde değişiklik yapar mıydım? / Pırıl ile arkadaş olsak ben de gerçeklerin peşine düşme cesareti gösterebilir miydim?

“Bazıları, bazı şeylerin bazı yerlerde yayınlanmasını istemez. İşte o şeylere haber diyoruz.” / John Keane

Bu kitaplar da ilginizi çekebilir.

Gerçeklerin Peşinde Serisi / Büyük Yarış / Dijital Karınca
Yazan: Dilek Sever
Resimleyen: Zeynep Özatalay
Tudem, 9+

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<