Feminist Okumalar

Böyle bir yazı aklımın ucunda bile yoktu ancak hafta sonu okuduğum kitabın arka planına bakınca büyük parçaları eksik bir puzzle’ın içerisinde yaşadığımı fark ettim. Yıllar içerisinde ben neler okudum, nelerden etkilendim hatırlayabildiğim kadarıyla yazmak istiyorum.

Ben ilkokuldayken kardeşim ortaokuldaydı. Bu cümle muhtemelen ‘anlatım bozukluğu’ sorusunda doğru cevap olurdu ama bizim evdeki durum bu. Benden beş yaş büyük ablam pek çok açıdan kardeşim. (Eda, bu satırlara denk gelince güleceğini biliyorum.) Eda Adana’da özel bir kütüphaneye üyeydi ve oradan güzel kitaplar getiriyordu eve. Beni o kütüphaneye neden hiç götürmediklerini hiç anlayamamıştım. İşte tam da o dönem yani ilkokul sonu ortaokul başı gibi Duygu Asena‘nın Kadının Adı Yok kitabını okudum. Annem kitabı elimde görünce kızmıştı, sana göre değil diye. Ben de bana göre olmayan neymiş merakı ile gizlice okumuş ve bazı yerlerde hayretten donakalmıştım.

Şimdi düşünüyorum da okuduğum konuları annemle konuşabilmeyi çok isterdim. Sultana ve Kızım Olmadan Asla kitaplarından da çok etkilenmiştim.

Üniversiteye gitmeden önce Ece Temelkuran‘ın köşe yazılarının olduğu İçeriden ve Dışarıdan yayınlanmıştı. Ben de gazetecilik okumak istediğim için kadın gazeteciler ve köşe yazarlarını takip etmeye çalışıyordum. Sonra yaptığım mesleğin başına cinsiyet ibaresi koymanın ne kadar saçma olduğunu fark ettim.

Uçan Süpürge Film Festivali

Üniversiteye başladığımda mor rengi zaten seviyordum ama bir süre sonra mor renkten bir demet gibi gezdiğimi fark ettim. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi okuyanlar (benim dönemim 2002-2006) Eser Hoca‘nın derslerini hatırlayacaklar. Orada bir gün “İktidarın meşruluğu”nu benim anlatmamı istemişti ve ben şükür ki dilim tutulmadan Murathan Mungan kitaplarından örnekler üzerinden dersi anlatmıştım. Rukiye Hoca‘dan aldığımız Türk Sineması dersi ve okulun kuramsal yaklaşımı benim gibi Adana’dan çıkmış gelmiş 17 yaşında bir genç için çok şey ifade ediyordu.

Üniversitede okurken Uçan Süpürge Film Festivali‘nde de çalıştım. Festivalin hazırlık süreci, bilet satma ve filmleri izleme, medya ilişkileri derken benim için harika bir tecrübe olmuştu.

Ardından okuduğum kitaplarda farkındalık halim arttı ama iş hayatının bambaşka bir yolda olmasıyla beraber üniversitedeki ruhum pek kalmamıştı. Yapmak istediğim, okuma hayalleri kurduğum şeyler vardı ama tercihimi o yönde kullanmadım.

Marie Curie

Elif geçen sene “Benim evleneceğim kişi kim olacak, nasıl biri olacak?” sorularıyla gelince de biraz tetiklenmiş hissettim. “Evlenmek zorunda değilsin.” sanırım ona kurduğum ilk cümle oldu 🙂 Nasıl bir yol izleyeceğine elbette ki karışamam ama kendisini daha özgür hissedebilmesini isterim. Bunun için neler okuyabilir diye düşündüğümde aklıma harika kadınların biyografileri gelmişti. Elif henüz bu muhteşem dünyayı keşfedebilmiş değil ama aklında olmasını istediğim isimler var elbette. Marie Curie de onlardan biri.

Robert Munsch‘ün Kese Kağıdı Prensesi kitabını okuduğumuzda da ilgisini çekmişti. Sonrasında birkaç defa elinde gördüm ve kitapla ilgili sorular sordu. Küçük Feministin Kitabı hakkında konuşmaya henüz başlamadık ama bu da beni heyecanlandırıyor. Anti Prenses serisinde yer alan kitapların da yaklaşımını seviyorum. Bazıları zorlama geliyor ve ille de rol değişimi yapmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. Annenin bir astronot olmasına uzaya çıkmasına veya babanın ev işleri yapıyor halinin gözümüze sokulmasına ihtiyaç duymayacağımız, asıl bunları normalleştirdiğimiz bir dünya hayal ediyorum.

“Eşin geceleri çocuğa bakıyor mu?” diye sorduklarında aynı soruyu bana soruyor musunuz diyordum. “Herhalde bakacak!” Bunun Türkiye gerçeği ile uyuşmuyor olduğunu görmek canımı daha da yakıyordu. Eşlerimizin bize yardım ediyor haline şükretmemiz bizden önceki nesilde bunun teklif dahi edilemediğini duydukça da sinirleniyordum. (Geçmiş zaman kipine gerek yok, sinirim geçmiş değil.) Evlerine misafirliğe gittiğimiz ailelerde erkeğin her zaman oturması ve hizmet edenin kadın olması yazılı olmayan kurallardan olduğu için ben de çayımı hep evin beyinden isterim. Azıcık yerinden kalkmak herkesin sağlığına iyi gelebilir.

Diyaloglar

“Karabalık çocuğun altını değiştirmiyordur herhalde?”
“Neden değiştirmesin?”
“Erkek çünkü.”
“Kendisi çiş ve kaka yapabiliyorsa çocuğunun çişini ve kakasını da temizleyebilir.”
“Ben çok mecbur kalırsam çişi temizlerim de kakaya hiç bulaşmam.”
“Çocukla tek kalınca ne yapıyorsun? Kaka yapmasın diye dua falan mı?”
“Yalnız kalmamaya çalışıyorum. Olursa da anneyi bekliyoruz artık.” (Bahse konu annenin bu diyalogda adı yoktu gerçekten.)
“Büyüdüğünde çocuğuna anlatacağım hepsini.”

Yukarıda diyalog ve pek çok benzerini arkadaşlarımla yapmışımdır. Haydi bakalım korkmana gerek yok diyerek alt değiştirmenin inceliklerini öğretmeye çalıştığım da oldu. Sanırım beni en çok tetikleyen evle ilgili (içinde ev işleri ve çocuk bakımı dahil) hemen her şeyin doğal olarak kadınların üzerine bırakılması. Tarihsel gelişimi bilmek ve okumak tam da bu sebeple önemli.

Yazının başında bahsettiğim kayıp olan büyük puzzle parçaları tam da burada bir yerde duruyor. Size önerebileceğim uzun listeler yok. Ancak yine de bir şeyler okumak isterseniz aklınızda olsun diyebileceğim bir liste var. Hepsini okumadım ya da tamamını okumayı bitirmedim. Bazıları bana çok sıkıcı geldi ve ilerleyemedim ama belki farklı bir zamanda hızlıca okuyacağım, bilmiyorum.

Listeye geçmeden önce benim çoooook sevdiğim bir kitabı önermek istiyorum. Gökçe’nin İçimdeki Buhranlar kitabı bence pek çok kadına yalnız olmadığını hissettirmesi bakımından önemli.

Kitaplar

  • Sevgi Soysaldan bir kitap Tante Rosa belki
  • Virginia Woolf / Kendine Ait Bir Oda
  • Kadınların Nesi Var? : Aşırı komik, lütfen okuyun.
  • Küçük Feministin Kitabı 
  • Dikiş Nakış ve Persepolis / Marjane Satrapi
  • Patti Smith / Hayalperest ile başlanabilir.
  • Ursula K. Le.Guin / Yerdeniz Büyücüsü ile başlanabilir. Ya da Kadınlar Rüyalar ve Ejderhalar.
  • Kese Kağıdı Prensesi / Robert Munsch
  • Halet Çambel
  • Ejder Doktoru Joan Procter 
  • Marie Curie ve Atomların Sırrı
  • Kadınlar / Eduardo Galeano
  • Kadının Adı Yok / Duygu Asena
  • Meydan Okuyan Kadınlar / Penelope Bagieu : Çizgi roman türünde, harika bir kitap.
  • Sarı Duvar Kağıdı / Resimli olan baskıyı tercih edebilirsiniz.
  • Furuğ Ferruhzad‘dan bir kitap
  • Kurtlarla Koşan Kadınlar : Bölüm bölüm okunup üzerinde tartışılmalık bir kitap.
  • Simone De Beauvoir : En çok merak ettiklerimden biri. Genç Kızlık Çağı’nı okumak isterdim.
  • Toni Morrison / Sevilen kitabını merak ediyorum.
  • Sylvia Plath / Sırça Fanus kitabını merak ediyorum.
  • Jeanette Wintersen / Vişnenin Cinsiyeti
  • Damızlık Kızın Öyküsü kitabını merak ediyorum. Sanırım grafik romanını alırım.

Yazının başında bahsettiğim kitap ise YKY tarafından yayımlanan Kadın Mücadelesi.
Çizgi roman türünde hazırlanmış kitap, süreci müthiş başlıklarla aktarıyor.

Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler serisini ve türevlerini çok sevdiğimi söyleyemem ama Kim Demiş Ki Ben Yapamam? kitabının seçkisi, Türkiye’nin ilkleri başaran kadınlarının öyküsü ve kitabın çizimleri keşke baskısı olsa dedirtiyor. (Bana kitabı Nurşen Abla hediye etmişti, sevgilerimi ileteyim tekrar.)

Kadınların şu an bize çok normal / basit görünen haklar için bile ne mücadeleler verdiklerini bilmek, mümkünse bunlardan ders çıkartmak, farklı isimlerden ilham almak ve özgür düşünme becerisi geliştirebilmek konularında çocuklarımızı toz pembe dünyadan çıkartmamız gerektiğini düşünüyorum.

Kız kardeşlik, destek olmak önemli fakat cadılığı da es geçmeyelim.
Yaşasın cadılık!

Feminist Okumalar yazısı da böyle ilginç bir yazı oldu.

Ne dersiniz?

 

lokumcocuk

Benzer yazılar

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<