Yol Arkadaşım Banço / Cary Fagan

Bu kitabı çook çoook eskiden sahaftan almıştım. Cary Fagan‘ı tanımam ancak kapaktaki görsel hoşuma gitmişti ama hemen okumadım. Hatta Bay Karp ile daha önce tanıştım ve yazarın başka hangi kitapları varmış ki derken bir de baktım bu kitap kütüphanemde var. Hemen okuyayım dedim ama okudum mu? Hayır 🙂 En son geçen hafta yazarın Dünya’nın En Komik Adamı (onu ayrıca yazacağım) okuduktan ve yazarın dili konusunda tereddüt yaşadıktan sonra hemen bu kitaba başladım. Bu kitaplarla haşır neşir olduğum olduğum sırada eşimin yazarın memleketi Kanadadan kar fotoğrafları atması da biraz manidar oldu.

Çok zengin bir aileniz olsa ve her istediğiniz anında yapılsa nasıl hissederdiniz?
Jeremiah dokuz banyosu, bir oyun odası, kapalı havuzu, sinema salonu ve tenis kortu olan bir evde yaşıyor ve gerçekten herhangi bir şeye ihtiyaç duymuyor.  Ne istese az sonra önünde bitiveriyor. Hatta biraz da fazlası. Hiç istemese de görgü kuralları için ders alıyor, özel öğretmen tarafından piyano derslerine maruz kalıyor 🙂 Bunu özellikle yazdım. Neden mi? Ailem hiç öyle zengin falan değildi ama annem kardeşimle bana org dersleri aldırıyordu. Piyanomuz yoktu elbette, onu evimizin 9. odasına falan da kapatmamıştık 😛

Müzik Maceram

Kardeşim azimle derslere devam ederken ben neredeyse her ders kaytarmanın yollarını arıyor bulamayınca da öğretmeni canından bezdiriyordum. Daha açık nasıl anlatabilirdim ki? İstemiyordum işte o kadar. Sonunda Burhan Öğretmen anneme “Talebe, talep eden kişidir hocaanım, kızınızın müziğe hiçbir talebi yok.” demişti de annem kıpkırmızı olurken benim yüzümde güller açmıştı. Anneme de kızamıyorum, o da kendince bizim için iyi bir şeyler yapmaya çalışıyordu ama onun düşündüğü iyi şey, benim istediğim şey değildi ki… Hatta o ara öyle çok düşünmüştüm ki, acaba benim istediğim, beni mutlu eden ne ki diye. Yüzme kursunda yüzmeyi sonuncu öğrenen ve hatta dersin birinde boğulma tehlikesi atlatan çocuktum. (Sporu da müzik gibi eleyelim)

Okuldaki resim öğretmenimizi çok severdim ama içime yetenek kırıntısı kaçmadığı çok belliydi, zorlamaya gerek yok. O dönem (ortaokul zamanları) şimdi aklıma gelmeyen bir dolu şeyi denediğimi hatırlıyorum. Yoksa benim bir şeye yeteneğim yok muydu? Sonunda aramaktan vazgeçmiş ve kendimi kendi halime bırakmıştım (böyle şeyler olabilir, gülmeyin hiç) Öyle günlerden biriydi, okul dönüşü otobüsten indiğim durakta büyük bir büfe vardı dergi de satan. Ve orada son çıkan yayınlara bakıp paramın yettiğini almıştım.

Okudukça kafamın üzerinde farklı renklerde ampüller yanmaya başladı. İlla bir şeye yeteneğim mi olmalıydı? İlgim olsa yetmez miydi? Okumak ne kadar çok hoşuma gitmişti. yazmak zaten hep hayatımdaydı… Ve bir duraksama oldu, “yazmak” derken? Fonda o ara orgda çaldığım “Ey Dertli Çeşme, Ah Yürek Deşme” şarkısı olsun, devamı yazının sonunda, biraz merak edin 🙂

Araya büyük bir es aldım, farkındayım. Bir kitabı anlatacağım zaman bazen kitabın kenarında gezdiğimi bazen de yakınlarına bile uğramadığımı görüyorum. Sebebi sanırım kitabı sadece bir hikaye olarak görememem. Yani o hikaye okurken sana /bana ne hissettirdi? Seni/ beni nerelere götürdü? Götürdüğü yerde mi bıraktı yoksa bir soluk aldırıp hayatına geri döndürdü mü? Tüm bunları önemsiyorum.

YOL ARKADAŞIM BANÇO

Yol Arkadaşım Banço‘nun da beni öyle çok uzaklara götüreceğini düşünmemiştim açıkçası ama ailesi tarafından zorla piyano dersi aldırılan bir çocuğun hikayesini de kendi çocukluğumdan bağımsız değerlendiremezdim. Ebeveynler (artık ben de bu kategoride olduğuma göre sorun yok) olarak ne kadar çok şey biliyoruz. Kendi hayatımız için iyi olanı bilmekle kalmıyor, Kendi kanımızdan bile olsalar başkaları hakkında da en iyiyi biz biliyoruz. Biz yapamadıysak onlar (çocuklarımız) yapmalı. İsteyip istememeleri pek de önemli değil.

“Bir çocuk hayatta en çok istediği şeyi yapamıyorsa, dünyanın en zengin insanı olması ne işe yarar ki?”

Jeremiah bir gün en yakın arkadaşı Luella ile okul koşusu için koşarken yorulup kestirme bir yola girdiğinde hayatının geri kalanını değiştirecek o çok önemli tınıyı duyacağından habersizdi. Müziğin sesi ile donup kaldığında onu bu kadar etkileyen şeyin ne olduğunu Luella bile anlayamamıştı. Ama Jeremiah müziğin kaynağına doğru ilerledi ve elinde bançosu olan bir adam gördü. Bu melodi onu öyle çok etkiledi ki sonraki günler bançonun sesini aklından çıkaramaz oldu. Bu durumu ailesine açtığında ise tam bir hayal kırıklığı yaşadı. Piyano varken banço da neyin nesiydi… Ailesi maalesef Jeremiah’ın bir banço almasına asla izin vermedi. Ve hikaye burada başladı desem sanırım abartmış olmam. Tatlı Luella öyle kolay pes edecek bir kız değildi ve arkadaşına alamayacağı bir şeyi yapabileceğinin yolunu gösterdi.

“Jeremiah bazen Luella gibi olmak istediğini düşünürdü. Önünü ardını fazla düşünmeden, başkaları ne der diye dertlenmeden, aklına geleni yapabilse ne iyi olurdu.”

İşin sırrı: Tutku

Bir banço nasıl yapılır ki? Hadi diyelim yaptınız,bu hiç bilmediğiniz aleti çalmayı nasıl becereceksiniz? Bu işin formülü nedir?
X ve Y’nin denklemde karşı karşıya gelmesi gibi zorlu bir formülü yok neyse ki.
İşin tek bir sırrı var; o da TUTKU.

Jeremiah için o lüks hayatında olmayan ve paranın da satın alamayacağı şey, bir şeyin peşinde olma, kalbinin onunla atması, zihninin bir köşesinin hep onunla meşgul olması hali. Bu hikayede bunun adı BANÇO. Benim hikayemde ise okumak ve yazmak. Biliyorum çok -nasıl desem- klişe bir tutku bu. Belki ben de bu yüzden uzun süre farklı bir şeyler aramışımdır, dertli çeşmenin yürek deşmelerine katlanmışımdır. Geçen gün okuduğum İkigai (çok satanlarda olmasına hemen burun kıvırmayın, içinde faydalı bilgiler de var) ‘den hemen sonra Banço’yu okumam ve bir çocuğun kendi ikigaisini keşfetme hikayesine denk gelmem tesadüf olamaz.

Peki sizin tutkunuz ne?
Ne olmadan nefes almakta zorlanıyorsunuz?

Bu kitabı, paranın her şeyi satın almayacağını göstermesi, sizi hayata bağlayan şeyi bulmanın önemi ve pes etmeme vurguları sebebiyleçocukların okumasının kıymetli olduğunu düşünüyorum. Hikayenin geri kalanı için müthiş beklentileriniz olmasın ama yukarıda saydıklarım da az buz şeyler değil. Ne dersiniz?


Yol Arkadaşım Banço
Yazan: Cary Fagan
Resimleyen: Selçuk Demirel
Çeviren: Sumru Ağıryürüyen
Hayykitap, 2011, 9+, 104 sayfa

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<