Fil

Bazen bir acı yaşarız ve bu üzüntüyle ne yapacağımızı bilemeyiz.
Ama sanırım daha kötüsü, bu acıyı yaşayan en yakınımızda birine bu üzüntüsüyle ne yapacağını söyleyememektir.
Oysa bir FİL bu üzüntüyü sırtlayabilecek kadar yeterince büyük, ağır ve gridir.
Peki bu FİL, gitmemekte ısrar eder ve evinizin içinde yaşamaya başlarsa ne yaparsınız?

Bir Fili Evinizden Nasıl Gönderirsiniz?

Olive, bu fili her gün görmekten oldukça sıkılmış, çünkü fil üzüntüyü sırtlamakla kalmayıp üzüntünün kendisine dönüşmüş ve babasını esir almış görünüyor. Olive de çareyi en yakın arkadaşı Arthur ile (özellikle tepetaklak durmaları pek hoştu) filler hakkında araştırma yapmakta buluyor. Ancak bir gün bahçelerinde ağacın tepesine çıkmışken ve kask takmayı unutmuşken ağaçtan düşüyor ve bu duruma üzülüp kendini suçlayan dedesinin yanına da bu kez ağır mı ağır ilerleyen bir kaplumbağa geliveriyor. Olive’in işi şimdi biraz daha zor ama neyse onu neşelendiren köpeği Freddie var. (Var mı sahiden?)

Hikayenin en güzel tarafı, Olive’in dedesinin mor sırt çantası ile keşfe çıktıkları ve Yan Yana şarkısını söyledikleri o anlar. Tepeden içinde notlarla kağıt uçak gönderdikleri gün, orada olmak isterdim. Çok sevdiğim bir arkadaşımın, canım sıkıldığında bana hatırlattığı gibi bütün kağıtlara “Kendini Unutma” yazar ve şehre doğru uçakları gönderirdim. (Hatta, neden yapmıyoruz ki?)

Hikayede ilginç olan, 8 yaşında bir kız çocuğunun babasını depresyondan çıkarmak için uzun süredir uğraşıyor olması. Bu noktada hikayenin işlenişi devreye giriyor ve bazı yerlerde kendi açımdan düşüş yaşasam ve “Neden?” diye sorgulasam da Limon Kütüphanesi ve etkileyici anlatımıyla Bir Oğul kitabı aklıma geliyor. (Blogda paylaşamadığıma üzüldüğüm Aynasız Ev kitabı da benzer bir etkide) Sonra bu “neden”ler yerini “iyi ki”lere bırakıyor ve Yan Yana şarkısına katılıyorum ben de.

Peter Carnavas, kitabın arka kapağında da belirttiği gibi, aile, umut ve iyileşme hikayesi anlatıyor bize. Bir “çocuk edebiyatı”ndan beklediğim tam da bu. Konu her ne olursa olsun, bunun yaşanabildiği gerçeğinden uzaklaşmadan ve çocuğu çıkmaz bir sokakta tek başına bırakmadan onun yanında ilerleyen bir arkadaş konumunda.

Yanınızda kocaman bir fil ile yaşamaya çalıştınız mı hiç? Ya da yavaş mı yavaş ilerleyen bir kaplumbağanın peşinde ilerlediniz mi? Aile fertlerinden birinde yaşanan kayıp sebebiyle ortaya çıkan çözülme ve sarsılma anlarına tanıklık edebilmek ve bu süreci onlarla yaşayabilmek bazen cesaret istiyor. Fil veya kaplumbağa ya da tatlı bir balık, belki sadece bir şeyler anlatmak istiyordur. Onları göndermeye çalışmadan önce dinlemek tarafındayım. Gitme vakti geldiğindeyse, yol verebilmek…

*Yazarın oldukça eğlenceli görünen web sitesine de göz atmak isteyebilirsiniz.

Fil
Yazan: Peter Carnavas
Türkçeleştiren: Elif Ersavcı
Can Çocuk, 2020, 142 sayfa, 9+

lokumcocuk

2 Yorum

  1. Avatar
    Neko_ZDG Ekim 12, 2021

    O kadar hoş bir kitap ki. ❤️ Yasda olmak ve yasda olan birisine yakın olmak çok naif işlenmiş ve şahane çizimleri var. Sonu da çok tatlı ve sürprizli. Okuyana kadar hiç öyle düşünmemiştim dedirtti. ?

    Cevapla
    • Avatar
      lokumcocuk Kasım 20, 2021

      Peter Carnavas’ın pek çok kitabı bu nahiflikte bence ama Türk okurda çok da yerini bulamadı gibi hissediyorum…

      Cevapla

Yorum yapabilirsin

<