Kofi Veya Bağışlama Sanatı
Okuduğum her kitabı buraya yazma imkanım olmuyor ama her kitabın buraya yazılma hikayesi oluyor. Kofi ile Bir Dolap Kitap sayesinde tanışmıştım, sene 2013 aylardan da nisandı. Radyo programlarını dinleyip kitabı çok merak edip hemen o gün koşarak almıştım.Okudum ve bendeki etkisi çok uzun süre devam etti. Kofi’yi kitap kulübümüzle de okuduk, ben birkaç arkadaşıma da hediye ettim. Ve kitap uzun zamandır aklımdan çıkmıştı. Ta ki geçtiğimiz aylarda bir olay yaşayana kadar. Bir olay, bir his ve bu kitabın ne ilgisi var? Hepsini anlatacağım.
Hayatımın uzun bir dönemi içimde kendi kendine büyüyen ve büyümeye de devam eden bir öfke taşıdım. Öyle ki farklı hisler öfkeyi görüp korkup kaçmaya başlamışlardı. Ama ben bunun farkında değildim çünkü o öfke hissiyle öyle bütünleşmiştim ki “Benim hiçbir şeyim yok”diyor ve buna inanıyordum. Kofi’yi okumaya başladığımda bu öfke hissinin kıpırdanmasıyla beraber varlığından haberdar oldum. Öfke hissettiğim kişiyi yıllar boyu suçlamaktan başka bir şey daha yapmıştım; kendimi de bu öfkeyle beraber yemiş yemiş bitirmiştim.
Ben de çok isterdim onu “affetmeyi”; çok da denedim bunun için. Sadece dil ile yapılmış ifadeler yürekte gerçekten yer etmiyordu, bunu da geç anladım.
Kofi Veya Bağışlama Sanatı
Derken Kofi ile beraber büyükbaba Meru benim de elimden tuttu ve “Haydi denize gitme vakti!” dedi. Önce ona da direndim, “Henüz vakti gelmedi!” dedim ama bir de baktım Savana’dan yola düşmüşüm bile.
Meru, hiç beklemediğim bir yerden sordu soruyu: “Düşün, bir sonraki dolunayda öleceksin. Öncesinde mutlaka yapmak istediğin şey nedir?” Bu soruya cevap vermek gerçekten zor. Aklıma ilk olarak Latin Amerika geldi nedense. Gidip görmek isterdim. Okumak istediğim kitaplar vardı, onlardan bazılarını seçer sıraya koyardım. Ve evet denize girmek isterdim. Yazınca insana komik geliyor belki ama denizi görmeden yaşadığım için en çok deniz özlemi duyuyorum. Ve bunları neden yapmadığımı bulamıyordum ki Meru onların da bir adı olduğunu söyledi.
Düş Höpürdeticileri Momo’nun Duman Adamları gibi burada da karşıma çıktı. Kurban psikolojisine girip kendi konfor alanımdan çıkamayışımı Höpürdeklere bağlamak elbette ki doğru bir davranış olmaz ama yine de isimlerini görünce rahatladım. “Bak işte tam da bu sebepten.”
Meru
“Eğer akıllıysan değiştirebileceğin şeyler üzerinde yoğunlaşırsın. Üzerinde etkide bulunamayacak şeylere karşı savaşmak zahmetli bir iştir.” Bu ifadeyi hikayede kurbağaların sesine karşı savaşan Kofi’ye büyükbaba Meru öğütler ve bir de nehirde süzülen damlanın öyküsünde (yeniden) konusu geçer. Nehrin hayat, benimse damla olduğumu fark etmem bu sayede oldu diyebilirim.
“Derin düşünceye dalmak istiyorum. Olmuyor.”
“O esnada ne düşündün?”
“Hiçbir şey.”
“O zaman olmuş.”
Kitabı ilk okuduğumda anne değildim ve hikayede geçen annelikle ilgili kısımları hiç çizmemiş olduğumu ikinci okumamda fark ettim. Meru’nun annesine olan duygularını ve bunların hayatı boyunca önüne gelmesini içim sızlayarak okudum.
“Her sanrı, çok uzakta olan bir şeyi, sanki çok yakındaymış gibi gösterir sana. Bellek ise geçmiş dönemden görüntüleri. Düşüncelerimde, elbette ki artık yetişkin olduğumu ve annemin beni artık incitemeyeceğini biliyordum. Ama görüntüler, düşüncelerden daha güçlüdür…”
“Kofi veya Bağışlama Sanatı” – sadece- bir çocuk kitabı mı? Yaş grubu 10+ desek de bence yetişkinler için yazılmış bir kitap bu. Yazar Oliver Bantle hakkında çok fazla bilgiye ulaşamadım ama sadece Kofi ile kalbimde çok derin bir yerde olduğunu söyleyebilirim.
“Artık nefret duymadığında o zaman kendi kendini bağışlamışsındır.” Kitabın tamamı, Meru, Kofi ve bu cümle sayesinde 2013te okuduğumda o uzun yıllar içimde büyüyen öfke yerini yeni duygulara bırakarak küçülmüştü. Geçtiğimiz aylarda biri beni çok (ama gerçekten çok) kızdıracak bir şey yaptı. Üzerinden zaman geçti ve kitaplıkta Kofi ile karşılaştık. Meru beni bu kez denize götürmek için gelmemiş; bana nehri ve nehirdeki damla hikayesini hatırlatmıştı.
“Bağışlama Sanatı” daha iyi anlatılabilir mi gerçekten bilmiyorum ama önümüzde çok iyi anlatılmış bir hikaye varken onu dinlemekte fayda var diye düşünüyorum.
Hakkında yazı yazmak için kitabı, altını çizdiklerimi defalarca yeniden gözden geçirdim, notlar aldım ama hiçbiri Höpürdeklerden kurtardığım o son damlayı nerede sakladığımı yazmam için yeterli olmadı. Bunun için kitabı -kesinlikle- okumanız gerek.
Baskısı olmayan bir kitap olduğu ve mutlaka okuyun dediğim için, nadir kitap adresinden bir adet Kofi buldum ve onu hediye etmeyi çok isterim.
27 Ocak 2019 tarihine kadar “Düşün, bir sonraki dolunayda öleceksin. Öncesinde mutlaka yapmak istediğin şey nedir?” sorusuna cevap vermeniz yeterli.
*Lokum Çocuk Kütüphanesi instagram hesabındaki başka pek çok kitap da ilginizi çekebilir.
** 10 yaş ve üzeri kitaplara buradan ulaşabilirsiniz.
Kofi veya Bağışlama Sanatı
Yazan: Oliver Bantle
Çeviren: Saliha Nazlı Kaya
Can Çocuk, 2012, 113 sayfa, 10+
32 Yorum
Kitabın konusu çok etkileyiciymiş. Annesini ve kızkardeşini hep hayatında olmasına karşın bir türlü affedemeyen , hayatındaki en büyük zenginliği muhteşem bir büyükbabaya sahip olmak olan bir kadın ve bir anne olarak meraklandım.Yapmak istediğim son şey de bisimletime atlayıp en sevdiğim yerde dağları kuşları seyretmek olurdu.
Merhaba,
Bir süre düşündüm, cevap bulamadım ve yazınızı bir kez daha okudum ve fark ettim şu ara öyle kızgınım ve öfkeliyim ki içimde gerçekten hiçbir şey yapmadan bir sonraki dolunayı beklerdim gibi geliyor. Dürüst olmam gerekirse bu acı cevabımla yüzleşmem iyi oldu kendi kendimin üzerinde biraz çalışmam gerekiyor galiba. İyi ki tanıştırıyorsunuz bizi bu kitaplarla gerçekten. Sevgiler,
Gökçe
Bu kitabı Dilge’nin hesabında görmüştüm. Oğlum okusun çok istiyordum. Ama bu yazı sonrası diyorum ki keşke ben de bir sonraki Dolunaya kadar höpürdetebilsem. Uzun sağlıklı ömürlerde nice güzel kitap paylaşımlarına.
Bir sonraki dolunayda ölecek olduğumu bilseydim, insanları güldürürdüm. Yazdığım şakalarla, çıkmayı sürekli ertelediğim sahneye çıkardım. Sonra bütün öykülerimi seslendirir, internette paylaşırdım.
Afrika’da hayvanların büyük göçünü görmek isterdim. Kendimden büyük ne varsa onun huzuruna gelmek isterdim.
Sevdiklerime onları sevdiğimi söylerdim, ki bu zor veya yapmadığım bir şey değil.
Hatırlayamadıklarımı ne yapardım?
Affedebilmek için elbette, ama neye kızdığını bilebilmek için bile önce derdini hatırlayabilmek gerekiyor.
Bilmiyorum.
Eğer bir sonraki dolunayda ölecek olsam,öncesinde mutlaka yapmak isteyeceğim şey; çocukluğumdan beri benimle hayatı paylaşan can dostumun, neden çok basit bir sebepten benimle bütün ilişkisini kestiğini, hayatlarımızda kocaman birer boşluk yarattığını, artık hiçbir şeyi paylaşamadığımızı, iki kardeşten farksız iken şimdi neden iki yabancı olduğumuzu sorup öğrenmek ve bunu düzeltmek için elimden geleni yapmak isterdim…
Merhaba,
Nedense yorumumu bir türlü ekleyemedim. Tekrar deniyorum:)
Bir süre düşündüm, cevap bulamadım sorunuza ve yazınızı bir kez daha okudum sonra fark ettim ki şu ara öyle kızgınım ve öfkeliyim ki içimde, gerçekten hiçbir şey yapmadan öylece bir sonraki dolunayı beklerdim gibi geliyor. Dürüst olmam gerekirse bu acı cevabımla yüzleşmem iyi oldu kendi kendimin üzerinde biraz çalışmam gerekiyor galiba:) İyi ki tanıştırıyorsunuz bizi bu kitaplarla gerçekten.
Sevgiler,
Gökçe
Sanırım bu kitabı okumak oldu şu anda meselem. Çünkü aynı şeyleri hissettiğimizi farkettiğim anda ilk aklıma düşen şey, “bunca terapist, bunca sene ve hala içimde büyüyen bir öfke mi?” Yapamıyorum. Epey ilerledim aslında, ama hayır tetiklenmem farketmeme yetiyor. Bana iyi gelecek ölçüde değil bu ilerleme. Şu içimdeki işi halletmeden gitmek istemezdim elhasıl. Çocuklarım yüzümdeki huzuru görmeden gitmek, bunu başaramamış olmak en büyük çekincem. Onlara iyi bir miras olarak tek bırakmak istediğim rahat bir vicdan. Çok güzel yazıydı ya, ben ne dediğimi şaşırmış olabilirim şu anda. Sanrı mevzusu da, onunla da çok anım var. Çok güzel yazı, çok derin mevzular. İyi ki geldim okumaya. Hiç şaşırtmıyorsunuz hep çok iyi ?
Bana insanlara sesli bir sekilde ‘ seni seviyorum.’ demenin büyüsünü ögreten uzun zamandır göremediğim dostumun dizlerine yatıp o saclarımı oksarken tüm kızgınlıklarımın ve kızgınlıklarımın göz yaşlarımla akıp gitmesi için o dostumun kapısını calmak isterdim.
Ben şiddetle istiyorum? galiba ikinci üçüncü bir yazıyı da hakediyor kitap. Onu hissettim? paylaşımınız icin cok teşekkürler.
Yazıyı okudum ve kitabi okumadıģım için hayıflandım. Ayrıca hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığımı farkına vardım şu an Esra. Fotoğraf cektirmekten hoşlanmayan biri olarak sevdiklerine birlikte vakit geçirirken bol bol fotoğraf cektirirdim sanırım.
Çok güzel yazmışsın ❤️
“Derin düşünceye dalmak istiyorum. Olmuyor.”
“O esnada ne düşündün?”
“Hiçbir şey.”
“O zaman olmuş.”
Bu cümleleri görür görmez aklımda ‘Belirsizlik ve Değişimle Birlikte Güzel Bir Hayat’ isimli kitap belirdi, dünya yükümü hafifleten kitap yani. Orada der hani, sizi yoran bir olayla ilgili hikâyeler kurmaktan vazgeçin, her türlü yorumu bırakın ve sadece bu yorucu düşüncenin vücudunuzda acıttığı yeri hissetmeye çalışın diye. O zaman okuduktan sonra çok düşünmüştüm sebebini. Sahi, hikâye etmek neden bu kadar kötü olsundu? Çünkü dedim sonra, çünkü bu kabuk tutmuş bir yarayı dönüp dolaşıp kaşımak gibi. İyileşmeyi beklemeli.
Ben bir zamandır kendime güvenli limanlar aramıyorum, kayan bir zemin üzerinde ayakta durmaya çalışıyorum. Önce ayakta duracağım sonra bir de yürümeyi öğreneceğim. Sonra sonra seveceğim de bu oyunu. Çünkü burası dünya.
Ve bir sonraki dolunayda ölecek olsam, önce mektup yazardım bütün sevdiklerime, içimde biriken her şeyden biraz biraz anlatırdım. Zarfların üzerine karabaş otları tuttururdum ‘uçan martılar’ mührümle. Yavaşlayabildiğim kadar yavaşlardım, bir yemeğin pişerken baloncuk baloncuk oluşunu, karın yağışını, ağlarken görsem birini, öterken duysam bir kuşu, ama en çok annemin yüzünü uzun uzun seyrederdim,hayretle.. sevinirdim de, babamın beni karşılayacağından emin, öyle deli bir hasretle…
Bir sonraki dolunayda olmek fikri gercekten cok korkutucu. Herhalde kizimla daha cok fotograf cekinirdim. Ona mektuplar birakirdim her dogumgununde bir tanesini acmak sartiyla. Ve sanirim bol bol dua ederdim bensiz iken benimle gecirdiginden daha guzel bir omru olsun diye…
Kitabi da ciddi manada merak ettim. Hayirlisi ne diyelim?
Kuzey ışıklarını görmeye giderim. Ölmeden yapmak istediğim şey. Umarım şanslı olurum ve bu kitabı okuyabilirim. En çok da kendimi bağışlamaya ihtiyacım var. Ayrıca bu muhteşem yazı için teşekkürler ?
Bir sonraki dolunaya kadar Esra’nın bir öğle molasını çalmak istiyorum,gizli(!) mekanımızda hızlıca bir kahve içip biraz gülüşürüz ❤️
Çok şey var elbet..ama , aklıma ilk gelen: ulaşabildiğim kadarıyla dostlarla arkadaşlarla muhabbet, kimine teşekkür kimine sadece veda.
Merhabalar esra hanım dilerim o şanslı kişi bu sefer ben olurum.
Merhabalar esra hanim dilerim bu sefer o şanslı kişi ben olurum
Sevgili Esra. Ne güzel ifade etmişsiniz. Ben affetmeyi tam olarak nasıl öğrendim anumsamiyorum. Ama birkaç kez öğrenmem gerekti doğrusu. Fakat kesin çözümü olanı beş-altı yılı geçmez.. Fakat kitabı gerçekten merak ettim. Kütüphanemde yeri olsun çok isterim.
Ve sonraki dolunay dek yapmak istediklerim; hep düşlediğim seyahate, çocuklarİmla beraber çıkmak isterdim.
Çok sevdiğim deniz canlılarını görebilmek için damlayı isterdim sonra. Ve at binmek isterdim. Daha sırada bekleyen çok şey var ama hepsini buraya dökmeye gerek yok sanirim 😉
Tanidigim, tanimadigim bütün cocuklari mutlu etmek icin onlara oyuncaklar, defterleri, kalemler alirdim. Oğlumla onlari dagitmaya giderdim. Oturup onlarla oynardim. Kahkahalari arasında kaybolurdum. ?
Yazınız; kısa süre önce yakınını kaybetmiş biri olarak, bu kitabı okumaya gerçekten ihtiyacım olduğunu hissettirdi. Sevgiler.
Ben bu kitabi bulamayip,okuyamamistim.Senin sifalanan kismini az cok tahmin edebiliyorum ve benzer hisler yasadigimi dusunuyorum.O yuzden bulabilirsem bu kitabi okumak bana da epey iyi gelecek gibi.
Bir sonraki dolunayda olecek olsam yapmak istedigim sey sevdiklerime sevgimi haykiracagim keyifli ve yaz dolu,denize karsi kucuk bir evde gunlerimi gecirmek olurdu sanirim..
Sıkı sıkı sarildim
Yasam baska bir gezegende cicek koklama fikri demis Sohrap Sepehri.
Bense hep udumbaralari bekledim acsada koklasam diye oysa lavantala bahçelerinin, Arap yaseminleri hanimeli ve daha nicesi adimi seslemis. Eger ömrüm sonraki dolunay da son bulacaksa benim icin kokak tüm cicekleri koklamak isterdim.
Senin istikametini değiştiren ne oldu diye sorduklarında belki de bu kitaptan bahsederim.Kalbime miras olarak kalabilmesi dileğiyle…
Kitabı çok merak ettim. Böyle kitaplar neden basılmıyor anlamıyorum 🙁 Bağışlama konusu çok zor ama çok gerekli. Başka türlü özgürleşemiyor insan. Sanırım en zoru da kendini bağışlamak. Zaten başkasına olan kızgınlığımız da yine kendimizle ilgili.
Elbet çok şey var fakat aklıma ilk gelen şu oldu..hayatıma dahil olan kimilerine teşekkür edip, kimilerine sadece veda edebilmeyi isterdim.
Dün şahane bir dolunay vardı. O dolunaya bakarken içimde çok nadiren hissettiğim bir duygu ile karşılaştım. Şu dünya üzerinde ne varsa tadılacak, hepsini tatmış ve tam bir kalbi tatmin olmuşum hissi vardı içimde. Sanki ölsem artık gam yemem gibi geldi bir an. Oysa hayallerim bitmedi. Bu kitabı merak etmis, aramış, bulamamış sonra da unutmuştum seneler önce. Dilerim bana çıkar.
Belki yorum yazmak için geç kaldım bilemiyorum. Kitabı paylaştığın ilk günden beri merak ediyorum. Sahiden affedebiliyor muyuz? Genellikle çoook uzun zaman geçmesi gerekiyor, en azından benim için. Kitabı merak ediyorum çünkü bu konuyu nasıl anlattığını merak ediyorum. Öyle güzel bahsediyorsun ki, okumazsam olmaz diye düşünüyor insan. Sevgiler…
Çok açık bir cevap veremeyeceğim, bana göre zor bir soru. Sanırım affetmekten önce yüzleşmem gereken şeyleri hallederdim, o da hiç kolay değil. Bazen bırak her şey olduğu gibi kalsın diyorum, ama emin değilim. Bu kitabı okumam gerektiğini hissettim çok. Nadir kitaba bakıyorum şimdi 🙂 inşallah ben de bulurum.
Dünyanin bütün kitaplarini okumadan ölmek istemem heralde ozellikle de bu kitabi cok merak ettim çünkü ?
Güzel sorular olması değil de bu sorulara kendini bırakmak, kafa yormak sanırım değişime kapı açan. Merak etmedim değil, özellikle en büyük şansı dedesinin varlığını hissedip o ilişkinin verdiği güvenin hayalimde kendiliğinden belirmesini yaşamak istedim. İstedim de bakalım…
Bir solukta okudum bitti keşke daha önce okusaydim keşke baskısı olsa bütün ogrencilerime okutsam… her sayfada durup durup düşündüm.
” senin nefretin sadece sana acı veriyor . Antros bundan hiç etkilenmiyor . Öfke senin yüreğini yaralıyor , onunkini değil ” artık ofkelendigim de bu cümle aklıma geliyor. İyi ki buldum ve okudum kitabı.