Enno Ya Da Asfalttaki Karahindiba

Bazı kitaplar yolunuzun tam üzerine düşer ancak onu fark edip okumak veya hiç fark etmeyip yolunuza devam etmek biraz da sizin tercihinizdir.

Enno benim için ilk gruba giriyor, bunun en önemli sebebi de kapaktaki çocuğun ürkek bakışları. “Bir derdim var ama kimse beni anlamıyor.” ifadesini yakaladığım için kitabı aldım ve okumaya başladım. Hatta daha okumadan birkaç arkadaşıma da kitabı hediye ettim, biraz riske girerek.

Bir çocuk size “Bir derdim var ama bunu kimse anlamıyor.” demez (çoğunlukla) çünkü kendisi de o adını koyamadığı şeyin ne olduğunu bilmediğinden bir girdapta yüzüyor olabilir. Diğer çocuklar gibi normal hissetmeyişinin veya neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyişinin sebebini de kendisinde arar. Hele de etrafındaki birçok kişi ve olay bunu destekler nitelikte olursa…

Orkide mi o?

35 yaşındayım ve kendimle ilgili en çok duyduğum şey; ne kadar hassas / duygusal biri olduğum yönünde oldu. Bunu elbette “ne kadar kilo almışsın / vermişsin” izliyor ama şimdi oraya girmeyelim 🙂 “Hassas” biri olmak, bana şimdiye kadar hep “olumsuz” bir algı gibi söylendi. “Aman canım sen de ne kadar hassassın!” Ve ben de bu etiketi üzerimde taşıdım. Hani sevdiğiniz bir tshirt vardır, yumuşacıktır ve onu giymek iyi gelir. Ancak kesmeyi unuttuğunuz ve o tshirt ile bütünleşmiş bir de etiketi vardır. Size batar ancak kesmek aklınıza gelmez. Sonra gün gelir ve o etiket ile vedalaşırsınız. İşte o an, o zamana kadar aslında o etiketin sizi küçük değil epey etkilemiş olduğunu fark edersiniz. Psikolojide bunun bir adı var mı bilmiyorum.

“Bazen Dünya’da görevimi yaparken kendimi yardım çığlığı kimse tarafından duyulmayan, korumaya değer görülmeyen ve herkesin kolayca ayakları altında ezebileceği bir karahindiba gibi hissediyorum.”

Hayalistan mı?

Biraz derin sularda yüzdükten sonra Enno’ya rastlamam çok normal değil mi? İkimiz de sığ suları seviyor gibi durmuyoruz çünkü sığ sular biraz nasıl desem…kalabalık? En başta söylediğim “Bir derdim var ama bunu kimse anlamıyor.” halini tam da bu sebeple fark ettim ve Enno Bambaşka ile beraber yüzmek istedim. Onu bir yerlere sürüklemeden veya ona yol gösterme ukalalığını göstermeden. Benzer yaralara sahip kişilerin ortak geçmiş algısı olsa gerek. Enno ile yüzerken yıllardır işittiğim “hassaslık” ifadesinin o kadar da kötü bir şey olmadığını hatta Enno’nun durumunda bunun bir adı olduğunu öğrendim. Ancak önemli olan yeni bir “etiket” değil, bir yer : Hayalistan!

“…herkesin apaçık bildiği şeylerden benim haberim olmuyor ama diğer taraftan kimsenin göremediği şeyleri görüyorum.”

Siz hiç Hayalistan’a gittiniz mi veya gitmeniz gerekti mi? Ben, ilk okul dönemi öncesi inşa etmeye başladığım Hayalistan’ımı ilk okul dördüncü sınıfta tamamladım. Günlük hayatın içerisinde zorlandıkça ve yaşadıklarımı / sorgulamalarımı anlamamaya başladığımda da Hayalistan’a kaçtım pardon gittim. “Koşulsuz kabul” Hayalistan’ın temel taşlarından biridir ve bunu herkes bilir.

“Hayal dünyasında yaşıyorsun, Esra!” Bu cümleyi annemden o kadar çok duydum ki, bir süre sonra o dünya benim gerçekliğim oldu. Birçok şeyi doğru yapamadığımda (hadi biraz örnek vereyim de zihninizde oluşsun: çok geniş yer olmasına rağmen arabayı düzgün park edememek, yeni biriyle tanıştığında tam olarak ne diyeceğini bilemediğinden anlamsızca sırıtmak, yönergeler basit olsa dahi etkinlik kitaplarını çocuklarla yaparken kafamın karışması…) sığındığım güvenli bir liman oldu burası. Biraz kütüphaneye benziyor. İçeride çok fazla kitap var; istediğiniz zaman alıp okuyabiliyorsunuz. Biraz okyanusa benziyor yüzmek  keyifli ancak derin sularda kaybolabiliyorsunuz. Biraz o çok severek dinlediğiniz şarkıya benziyor, onu dinlemek rahatlatıyor ancak sizden başka kimse o sesleri anlamıyor.

Sonra bir bakıyorsunuz ortada sadece bir Dünya ve bir Hayalistan yok. Aynı sizin gibi hem Dünya’sı hem de Hayalistan’ı olan insanlar var. Bazıları gerçek bazıları da bir kitap karakteri. Aynı Dünya’da yaşayıp farklı Hayalistan’da olmak kimseye zor gelmiyor. Koşsulsuz sevgi ve kabul sanırım tam olarak burada başlıyor.

Enno ve Annesi

Annesinin Enno’yu olduğu hali ile kabulü ve bununla yüzleşmesi dış etkenlere bağlı olarak değiştiği için bu kısımda biraz kararsız kaldım. Keşke annesi için de içsel bir yolculuk olsaydı ve bu farkındalığı bir kişi / olayla sınırlı kalmasaydı. Çünkü Enno için annesinin ne düşündüğü öyle önemli ki; tam bu noktada gözümden yaşlar süzüldü okurken:

“Annem benimle nadiren konuşur, çoğunlukla ya hakkımda konuşur ya da bana bildirimde bulunur, sonra da ona neden cevap vermediğime şaşırır. Benim ne düşündüğümle hiç ilgilenmediğini hissederim. Sadece ona hak vermemi ve söylediklerini yapacağıma dair söz vermemi ister. Ama peki, haklı olmadığını düşündüğümde ne olacak? Yalan mı söyleyeyim ona?”

blank

Hayalistan’da güvercin olmak…

Bu hikayede ayrıca Çetinceviz Öğretmen ve  Olsen Uslucan hakkında da bir şeyler yazmak niyetindeydim ancak zaman çabucak geçti. Kitabı okurken bu karakterler de aklınızda olsun.

“Salyangozlar için zaman, insanlara kıyasla daha yavaş veya hızlı mı akıyordur? Acaba sadece yirmi dört saat yaşayan tatarcık sineğine göre zaman ne hızla akıyordur?”

Zaman nasıl geçiyor ben de bilmiyorum Enno. Bu yazıyı tamamlayabilmek için 6’da uyandım ve bence çok fazla bir şey yapamadım ancak saat şu an 8! İnanmakta zorlanıyorum ve yazımı bititirken kendimi bir kahve ile ödüllendiriyorum. İşin güzel tarafı bu; hem Dünya’da hem de Hayalistan’da aynı anda kahve içebiliyorsunuz. Bunu demiş miydim, emin değilim. Bu küçük bilgi de bizim  sırrımız olsun. Ne dersiniz?

Bu kitabı okuduktan sonraki gün sevgili arkadaşım Özlem’in babası virüs sebebiyle vefat edince gerçekten yıkıldım ve aklıma Enno geldi ancak kafamı toparlayamadım yazmak için. Bu yazı, tam da bu yüzden Salim Amca için yazıldı, ışıklar içinde uyu kalbi güzel insan.

*Bu yazıyı yazarken Cesaria Evora-Quem Tem Odio ve Björk– Venüs As A Boy dinledim.

** Doğum günümde kendime çiçek almaya niyetlenmiştim. Orkideye bakamam çok hassas diye vazgeçmiştim ve orkide bana Gül Ayşe’den hediye geldi, çok teşekkür ederim. Onu henüz anlayamasam da anlamak için emek veriyorum 🙂

Bu kitapları da okumak isteyebilirsiniz:
Tüm Sorularının Cevabı Bende
Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk
Endişe Ağacı
Rose
Ö.T.E.K.İ.

Enno ya da Asfalttaki Karahindiba
Özgün adı: Enno Anders Löwenzahnelm Asphalt
Yazan: Astrid Frank
Resimleyen: Regina Kehn
Çeviren: Semra Pelek
Yaş grubu: 9+
Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019, 141 sayfa, karton kapak

lokumcocuk

0 Yorum

Yorum gözükmüyor

Şu anda yorum yok, bu yazı için ilk yorumu sen yapabilirsin!

Yorum yapabilirsin

<